0 / 0
39,57308/11/2009

ALLAH TEÂLÂ’NIN İNDİRDİĞİ HÜKÜMLERLE HÜKMETMENİN İSLÂM’DAKİ YERİ

Soru: 111866

Allah Teâlâ’nın indirdiği hükümlerle hükmetmenin İslâm’daki yeri ve önemi nedir?

Allah Teâlâ’nın indirdiği hükümlerin dışında hükümlerle hükmeden kimse kâfir olur mu?

Cevap metni

Allah'a hamdolsun ve peygamberine ve ailesine salat ve selam olsun.

Hamd,yalnızca Allah’adır.

ŞüphesizAllah Teâlâ’nın indirdiği hükümlerle hükmetmek, Rubûbiyettevhîdindendir. Çünkü Allah Teâlâ’nın indirdiği hükümlerlehükmetmek, rubûbiyeti, mülkü ve tasarrufunun kemâli gereği olan AllahTeâlâ’nın hükmünü yerine getirip uygulamaktır. Bunun içindir ki AllahTeâlâ, indirdiği hükümlerin dışında hükümler koyarakkendilerine uyulanlara, uyan kimselerin rableri olarakadlandırmıştır.

NitekimAllah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

اتَّخَذُوا أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَالْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَمَا أُمِرُوا إِلا لِيَعْبُدُوا إِلَهًا وَاحِدًا لا إِلَهَ إِلا هُوَ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ[ سورة التوبة الآية:٣١]

“(Yahûdiler) Allah’ı bırakıphahamlarını, (hıristiyanlar da) rahiplerini (Allah’ınharam kıldıklarını helal,helalkıldıklarını da haram kıldıkları hükümlerdeonlara itaat ederek onları) Rabler edindiler. Meryem oğlu Mesîh’i (İsa’yı)da ilah edinerek ona ibâdet ettiler.Oysa onlara tek ilah olan (Allah)aibâdet etmeleri emrolunmuştu.O’ndan başka hakkıyla ibâdetelâyık hiçbir ilah yoktur. O (Allah), onların ortakkoştuklarından münezzehtir.” (Tevbe Sûresi: 31).

Allah Teâlâ, kendisi ile birlikte hüküm koyan(müşerri’) yerine koyduklarından dolayı kendilerine uyulanlarırabler olarak adlandırmış, bu kimselere uyanları da, onlaraboyun eğdikleri ve Allah Teâlâ’nın hükmüne aykırı hareketetmekte onlara itaat ettikleri içinonlara ibâdet edenler (ubbâd/âbidler) olarakadlandırmıştır.

Nitekim Adiyy b. Hâtim -Allah ondan râzı olsun- buâyet nâzil olunca, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e şöyledemişti:

– Onlar (Ehl-i Kitab),onlara (hahamlarına ve rahiplerine) ibâdet etmediler.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyurmuştur:

– Evet, (ibâdetettiler).Onlar (hahamlar verahipler), onlara helali haram, haramı da helalkıldıklarında, onlar onlara (hahamlara ve rahiplere) uydular (tâbioldular). İşte bu davranış, onların onlara (hahamlara ve rahiplere) ibâdetleridir.”

Bunu anladığın zaman bilmelisin ki,AllahTeâlâ’nın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen ve hüküm vermekte AllahTeâlâ’nın kitabından ve elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-‘insünnetinden başkasına başvurmak isteyen kimseden îmânınefyeden, onun kâfir, zâlim ve fâsık olduğunu açıklayan âyetlergelmiştir.

Birinci Bölüm: Îmânı ondan nefyeden (reddeden)âyetler

Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُوا بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَنْ يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُوا أَنْ يَكْفُرُوا بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالًا بَعِيدًا * وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَى مَا أَنزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُودًا * فَكَيْفَ إِذَا أَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ ثُمَّ جَاءُوكَ يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ إِنْ أَرَدْنَا إِلَّا إِحْسَانًا وَتَوْفِيقًا * أُوْلَئِكَ الَّذِينَ يَعْلَمُ اللَّهُ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُلْ لَهُمْ فِي أَنفُسِهِمْ قَوْلًا بَلِيغًا * وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللَّهِ وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ جَاءُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللَّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمْ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللَّهَ تَوَّابًا رَحِيمًا * فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا [ سورة النساء الآيات: ٦٠ – ٦٥]

“(Ey Peygamber!) Sana ve senden öncekilereindirilenlere îmân ettiklerini iddiâ edenleri (münâfıkları)görmedin mi? Tâğût’u inkâr etmekle emrolundukları halde, kendiaralarında hüküm vermesi için, Tâğût’a (Allah’ınindirdiğinden başkasına) başvurmak isterler.Oysaşeytan onları hak yoldan tamamen saptırmak ister. Onlara: Gelin,Allah’ın indirdiğine ve Rasûlün (sünnetin)ebaşvuralım, denildiğinde münâfıkların senden tamamenyüz çevirdiklerini görürsün. Onlar, elleriyle işledikleri yüzündenbaşlarına bir belâ gelince, sonra sana gelip özür dilemeleri ve’Biz (bu amelimizle) sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istedik’diyerek Allah’a yemîn ettiklerinde onların hâli nice olur? İşteonlar, Allah’ın kalplerinde olan (nifâk)ı bildiğikimselerdir.(Ey Peygamber! Sen) onlara aldırma, (bulunduklarıkötü durumdan dolayı) onları uyar ve onlara etkileyicisöz söyle. Biz, her elçiyi Allah’ın emriyle ancak kendisineitaat edilmesi için gönderdik. (Ey Peygamber! Sen hayatta iken)şayet onlar, (günah işleyerek) nefislerine zulmettikleri zamantevbe edip Allah’ın kendilerinin günahlarınıbağışlamasını isteyip sana gelseler ve Rasûl de onlariçin istiğfarda bulunsaydı, mutlaka Allah’ı çok affedici vemerhamet edici bulurlardı.Hayır! Rabbine yemîn olsun ki (Ey Peygamber!)Onlar kendi aralarında çıkan anlaşmazlıklarda (hayattaiken) seni, (vefatından sonra da sünnetini) hakemkılıp sonra da senin verdiğin hükme içlerinde hiçbirsıkıntı duymadan ve ona tam bir teslimiyetle teslimolmadıkça îmân etmiş olmazlar.” (Nisa Sûresi: 60-65).

Allah Teâlâbu âyetlerde îmân ettiklerini iddiâ edenlerin, münâfıklarolduklarını şu sıfatlarla nitelendirmiştir:

Birincisi:

Onlar,kendi aralarında hüküm vermesi için Tâğût’a başvurmak isterler.Tâğût ise; Allah Teâlâ ve elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-‘inhükmüne aykırı hareket eden herkestir. Çünkü AllahTeâlâ’nın ve elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in hükmüneaykırı hareket etmek, hüküm ve dönüş, yalnızcakendisine âit olan Allah Teâlâ’nın hükmüne tuğyan (haddi aşmak)ve ona bir saldırıdır.

NitekimAllah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

أَلا لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ[ سورة الأعراف من الآية:٥٤]

“Biliniz ki yaratma ve emretme (mülk ve tasarruf hakkı), yalnızca O’naaittir. Âlemlerin Rabbi olan Allah, (her türlü noksanlıklardan)münezzehtir.” (A’râf Sûresi: 54).

İkincisi:

Onlara, kendi aralarında hüküm vermesi içinAllah Teâlâ’nın indirdiğine ve elçisi Muhammed -sallallahualeyhi ve sellem-‘in sünnetinebaşvuralım, denildiğinde, bundan yüz çevirirler.

Üçüncüsü:

Onlar, elleriyle işledikleri yüzünden başlarınabir belâ gelince, yaptıklarının hemen akabinde gelip (bu amelleriyle)sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istediklerini ısrarlasöylemeleridir. Günümüzde İslâm’ın hükümlerini reddedipİslâm’ın hükümlerine aykırı beşerî kanunlarla hükmedenve bunun iyilik ve çağın gereklerine en uygun olduğunu iddiâeden kimseler gibi…

Sonra Allah Teâlâ, bu sıfatlara sahip olan ve îmânettiklerini iddiâ edenleri şiddetle uyarmış ve onlarınkalplerinde olanı ve söylediklerine aykırı olanşeyleri bildiğini belirtmiş ve Peygamberi Muhammed -sallallahualeyhi ve sellem-‘e de onlara nasihat etmesini ve onlara etkileyici sözsöylemesini emretmiştir.

Sonra Allah Teâlâ, Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-‘igöndermesinin hikmetini açıklamış, onun kendisine itaatedilen ve uyulan kimse olmasını, fikirleri ne kadar güçlü olursaolsun, anlayışları ne kadar geniş olursa olsun, insanlar arasındakendisinden başka hiç kimseye itaat edilmemesini ve hiç kimseye uyulmamasınıistemiştir.

Ardından Allah Teâlâ rububiyetine yemîn ederek,rubûbiyet çeşitlerinin en has olanı ve Muhammed -sallallahu aleyhi vesellem-‘in elçiliğinin doğru olduğuna işâret eden şeyiiçeren, şu üç şey olmadan Rasûlüne îmânın olamayacağınınüzerinde durmuştur:

Birincisi:

Her türlü anlaşmazlıkta hüküm vermesi için, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-‘in hükmüne başvurulmalıdır.

İkincisi:

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in verdiğihüküm ile gönülleri ferah bulmalı ve içlerinde hiçbirsıkıntı olmamalıdır.

Üçüncüsü:

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in verdiğihükme tam teslimiyet gösterilmeli ve onun hükmü gecikmeksizin(beklemeksizin) ve ondan sapmaksızın uygulanmalıdır.

İkinci Bölüm: Onun kâfir, zâlim ve fâsıkolduğuna delâlet eden âyetler

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الْكَافِرُونَ[ سورة المائدة من الآية: ٤٤]

“… Kim, Allah’ınindirdiği hükümlerle hükmetmez (ya da hükümleri değiştirir veya gizlerse veyahut da inkâr eder)seişte onlar, kâfirlerin tâ kendileridir.”(Mâide Sûresi: 44).

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ[ سورة المائدةمنالآية: 45]

“…Kim, Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar,zâlimlerin tâ kendileridir.”(Mâide Sûresi: 45).

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الْفَاسِقُونَ[ سورة المائدةمن الآية: 47]

“…Kim, Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar,fâsıkların tâ kendileridir.” (Mâide Sûresi: 47).

Soru:

Bu üç vasıf, bir kimsede biraraya gelebilir mi? YaniAllah Teâlâ’nın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen herkes, aynıanda hem kâfir, hem zâlim, hem de fâsık olabilir mi? Çünkü AllahTeâlâ aşağıdaki iki âyette kâfirleri zulûm ve fısklanitelendirerek şöyle buyurmuştur:

وَالْكَافِرُونَ هُمْ الظَّالِمُونَ[ سورة البقرة من الىالاية:٢٥٤]

“…Kâfirler, zâlimlerin tâkendileridir.” (Bakara Sûresi: 254).

Ve AllahTeâlâ şöyle buyurmuştur:

إِنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَمَاتُوا وَهُمْ فَاسِقُونَ[ سورة التوبة من الآية:٨٤]

“…Çünkü onlar,Allah’ı ve elçisini inkâr ettiler ve fâsıklar olaraköldüler.” (Tevbe Sûresi: 84).

Bunagöre AllahTeâlâ’nın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen herkes, aynı anda hemkâfir, hem zâlim, hem de fâsık olabilir mi? Yoksa bu vasıflardabulunan kimselerin konumları, Allah Teâlâ’nın indirdiğihükümlerle hükmetmemelerine götüren sebebe göre mi değişir?

Bu ikinci görüş, bana göre doğruya enyakın olan görüştür. Yine de en doğrusunu Allah Teâlâbilir.

Buna göre şöyle diyebiliriz:

– Her kim, Allah Teâlâ’nın indirdiği hükümlerihafife alarak veya onları hakir görerek veyahut o hükümlerdenbaşkasının insanlar için daha uygun ve daha faydalıolduğuna inanarak Allah Teâlâ’nın indirdiği hükümlerle hükmetmezse,İslâm dîninden çıkar, kâfir olur.

Nitekim bazı kimseler, bir hayat metodu olsun ve oyolda yürüsünler diye insanlar için İslâm hükümlerine aykırı daolsa kanunlar koymaktadırlar. Çünkü bu kimseler, İslâmhükümlerine aykırı bu kanunları koyarlarken onlarıninsanlar için daha uygun ve daha faydalı olduğunainandıklarından dolayıdır.

Akıl ve selim fıtrat ile bilindiği gibi insan,bir metottan ona aykırı olan başka bir metoda geçerken,geçtiği metodun daha üstün olduğuna ve terkettiği metodun da bozukolduğuna inanır.

– Her kim, Allah Teâlâ’nın indirdiği hükümlerihafife almaz, onları hakir görmez ve o hükümlerden başkasınıninsanlar için daha uygun ve daha faydalı olduğuna inanmazsa, fakat hükümverdiği kimseden nefsi için intikam almak veya buna benzer amaçla AllahTeâlâ’nın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, bu kimse zâlimdir, fakat kâfirdeğildir.Bu kimsenin yaptığı zulmün mertebesi (derecesi)hakkında hüküm verdiği kimse ve hükmün vesilelerine görefarklılık arzeder.

– Her kim de, Allah Teâlâ’nın indirdiğihükümleri hafife almaz, onları hakir görmez ve o hükümlerdenbaşkasının insanlar için daha uygun ve daha faydalı olduğunainanmazsa, fakat hakkında hüküm verdiği kimseyi kayırmak veya rüşvetalmak gibi, dünya malından bir şeykarşılığında Allah Teâlâ’nın indirdiğihükümlerle hükmetmezse, bu kimse fâsıktır, fakat kâfir değildir.Bukimsenin yaptığı fıskın mertebesi (derecesi)hakkında hüküm verdiği kimse ve hükmün vesilelerine görefarklılık arzeder.

Şeyhulislâm İbn-i Teymiyye -Allah ona rahmetetsin- Allah’ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini(Allah’ın haram kıldıklarını helal, helalkıldıklarını da haram kıldıkları hükümlerdeonlara itaat ederek onları) Rabler edinen kimselerin iki kısımolduklarını belirterek şöyle demiştir:

“Birincisi:

Bilmeleri gerekir ki onlar,hahamların ve rahiplerinAllah Teâlâ’nın dînini değiştirmeleri fiilinde onlara uymakta,bildikleri halde, rasûlün (peygamberin) dînine aykırı hareketettiklerini, başlarında bulunanlara uyarak Allah Teâlâ’nın haramkıldığının helal olduğuna, helalkıldığının da haram olduğuna, inanmaktadırlar.İşte bu, küfürdür. Allah Teâlâ ve elçisi -sallallahu aleyhi ve sellem-bunu şirk saymıştır.

İkincisi:

Onların, haramı helal saymak ve helalı haramsaymaktaki inanç ve îmânlarının sâbit olmasıdır -Şeyhulislâmİbn-i Teymiyye’den nakledilen ibâre aynen böyledir-. Fakat onlar,Allah Teâlâ’ya isyan etmekte hahamlara ve rahiplere itaat etmişlerdir.Müslümanın,onların günah olduğuna inandığı halde günahlarişlemesi gibi. Bunların hükmü ise, günah işleyen kimselerinhükmü gibidir.”

Bkz: (Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn-Allah ona rahmet etsin-‘in:

Kaynak

İslam Soru-Cevap Sitesi

at email

e-posta hizmetine katılım

Yeni bilgiler ve güncellemelerden haberdar olmak için e-posta hizmetimize katılmanızdan dolayı memnuniyet duyarız

phone

İslam Soru & Cevap Uygulaması

İçeriğe daha hızlı erişim ve internet olmadan gezinme yeteneği

download iosdownload android