İndir
0 / 0

Bir câminin yapımına katkıda bulunan kimseye: “Kim, Allah rızâsı için bir mescit yaparsa, Allah da ona (cennette) onun benzerini (onun gibi bir köşk) yapar.” Bu hadiste belirtilen ecir ona verilir mi?

Soru: 146564

Ben, bir bedel ve maddî bir şey karşılığında kardeşlerimin tam rızâsını aldıktan bizim evin birinci katında bir mescit yaptırmak istiyorum.Fakat benimle birlikte mescidin yapımına ve namaz kılınır hâle getirilmesine maddî olarak ortak olmak isterlerse, ecrin tamamını, yani “Kim, Allah rızâsı için bir mescit yaparsa, Allah da ona cennette onun benzerini (onun gibi bir köşk) yapar.” Hadisinin belirttiği ecrin tamamını elde edebilir miyim?

Allah'a hamdolsun ve peygamberine ve ailesine salat ve selam olsun.

Hamd, yalnızca Allah’adır.

Câmilerin yapımı,
imar edilmesi ve namaz kılanlara hazır hâle getirilmesi, Allah
Teâlâ’nın, karşılığında büyük sevaplar
vâdettiği en fazîletli amellerdendir. Bu amel, sevâp ve ecri, insanın
vefâtından sonra bile devam eden sadaka-i câriyedendir.

Nitekim Allah Teâlâ bu
konuda şöyle buyurmuştur:


إِنَّمَا
يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللهِ مَنْ آمَنَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَأَقَامَ
الصَّلَاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَلَمْ يَخْشَ إِلَّا اللهَ فَعَسَى أُولَئِكَ أَنْ
يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَدِينَ
[سورة التوبة الآية: 18]

“Allah’ın mescitlerini,
ancak Allah’a ve âhiret gününe îmân eden, namazı dosdoğru kılan,
zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imâr
eder.İşte doğru yolu bulmaları umulanlar
bunlardır.”[1]

Nebi -sallallahu aleyhi ve
sellem- de bu konuda şöyle buyurmuştur:

مَنْ بَنَى مَسْجِدًا
بَنَى اللهُ لَهُ مِثْلَهُ فِي الْجَنَّةِ.
[رواه البخاري ومسلم]

“Kim, (Allah rızâsı
için) bir mescit yaparsa, Allah da ona (cennette) onun benzerini (onun gibi bir köşk) yapar.”[2]

Câbir b. Abdullah’tan -Allah
ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre,
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

وَمَنْ بَنَى مَسْجِدًا كَمَفْحَصِ قَطَاةٍ أَوْ
أَصْغَرَ، بَنَى اللهُ لَهُ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ.
[ رواه ابن خزيمة وصححه
الألباني ]

“Kim (Allah rızâsı için) orman
tavuğunun yuvası kadar veya daha küçük bir mescit inşa ederse,
Allah da ona cennette bir ev (köşk) yapar.”[3]

Burada orman tavuğunun
yuvasının özellikle zikredilmesi sebebi şudur: Çünkü
orman tavuğu bir ağacın içinde veya bir dağın
tepesinde yumurtlamaz. Orman tavuğu, diğer kuşlara nazaran yuvasını
düz bir yere ve sade bir şekilde yapar. Bu sebeple mescit orman
tavuğunun yuvasına benzetilmiştir.[4]

İlim ehli bu konuda
şöyle demişlerdir:

Hadiste geçen ibâre,
mübalağa içindir. Yani yapılan mescit, bu kadar (orman tavuğunun
yuvası kadar) küçük olsa bile, demektir.

Bir mescidin veya câminin
yapımına katkıda bulunan kimseye, katkıda bulunduğu
kadar ecir vardır. Ayrıca iyilik ve takvâda başkasına
yardımcı olduğu için de kendisine yine ecir vardır.

Değerli âlim Muhammed
b. Salih el-Useymîn’e -Allah ona rahmet etsin-:

“İki veya üç
kişi veyahut da daha fazla kişiler bir mescidin yapımına
katkıda bulunmuşlarsa (ortak olmuşlarsa), onlardan her birisine
bir mescit yapmış ecri verilir mi, yoksa daha az mı ecir verilir?”
diye sorulmuş, bunun üzerine o şöyle cevap vermiştir:

“İzâ Zulzilet
(Zilzâl) sûresini okudun mu? Allah Teâlâ sûrenin sonunda ne buyuruyor?

Soruyu soran:

فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ.
[سورة الزلزلة الآيتان:7]

“Kim zerre
ağırlığınca hayır işlemişse, onu(n mükâfatını)
görür.”[5]
 

Muhammed b. Salih
el-Useymîn:

فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ. وَمَنْ
يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ
[سورة الزلزلة الآيتان:7-8]

“Kim zerre
ağırlığınca hayır işlemişse, onu(n mükâfatını) görür.Kim de zerre
ağırlığınca kötülük işlemişse, onu(n
cezasını) görür.”[6]

Herkes,
yaptığı kadar ecir alır. Fakat bu kimseye, diğer
taraftan ikinci bir ecir daha verilir. O da iyilik üzere
yardımlaşmasından dolayıdır. Çünkü bu
şahıslardan her birisi, az da olsa elindekini verip bir araya
gelmeseydi, bu mescit yapılamazdı. Dolayısıyla ona deriz
ki: Sana hem kendi amelinin ecri verilir, hem de mescidin yapımına
yardımcı olduğun için ecir verilir.

Şu da bunun gibidir:
Bir adam, 100 riyal infak etti. Bu, ecri kendisinin olan bir sadakadır.
Diğer taraftan mescidin yapımına katkıda bulunmak için 100
riyal infak etti. Bu ikinci infakı, iki yönden faydalıdır:

Birincisi: Ameldir, yani bu
paranın ecri.

İkincisi: Mescidin
meydana gelmesine yardımcı olmak.

Fakat bu kimse, mescidin
yapımına yirmi bin riyal bağışta bulunsa, başka
birisi de yirmi riyal bağışta bulunsa, her ikisinin ecrinin
aynı olduğunu söylememiz mümkün değildir. Her birisinin mescidin
tamamını yapmış gibi ecir alması, mümkün
değildir.

Bakar mısın
kardeşim! Sevâp, amelin miktarına göredir.

Deriz ki: Bu kimsenin
amelinin ecri, infak ettiği kadardır. Ayrıca mescidin
yapımına yardımcı olduğu için de ona ecir
vardır.”[7]

İlmî
Araştırmalar ve Dâimî Fetvâ Komisyonu âlimlerine:

“Bir kimse, bir toplulukla
birlikte bir câmi veya mescidin yapımı için önce kendisi
adına, sonra da âilesi adına bir miktar para bağışta
bulunursa, onlardan her birisi için bir sadaka-i câriye sayılır
mı?” diye sorulmuş, bunun üzerine komisyon âlimleri
şöyle cevap vermişlerdir:

“Câmi veya mescidin
yapımı veya yapımına katkıda bulunmak için
malını harcamak, kendisi veya başkası adına infak eden
kimsenin niyeti güzelve infak edilen
mal da helal kazançtan olursa, bu sadaka-i câriye sayılır.”[8]

Eğer kardeşlerin,
mescidin arazisinin satın alınmasına veya yapımına
katkıda bulunurlarsa (ortak olurlarsa), hepinize ecir ve sevâp
vardır.

Bu sorudan başka bir
soru daha çıkar ki o da şudur:

Küçük bir mescit
yaptırmak mı, yoksa büyük bir mescidin yapımına
katkıda bulunmak mı? Hangisi daha fazîletlidir?

Değerli âlim Muhammed
b. Salih el-Useymîn’in -Allah ona rahmet etsin- bu konuda bir fetvâsı
bulunmaktadır.

Faydalı olması
sebebiyle bu fetvâyı size sunuyorum.

Değerli âlim Muhammed
b. Salih el-Useymîn’e -Allah ona rahmet etsin-:

“İnsanlardan
bazı, bir miktar para ile bir mescit yaptırmak istiyorsa, hangisi
daha fazîletlidir: Sürekli artan nüfus sebebiyle ileride
yıktırılmasına ve genişletilmesine gerek kalmayacak
şekilde büyük bir mescit yapımına başkasını ortak
etmek mi,yoksa hiç kimseyi ortak etmeden tek başına küçük bir mescit
yaptırmak mı?” diye sorulmuş, bunun üzerine o
şöyle cevap vermiştir:

“Birincisi daha
fazîletlidir. Çünkü küçük binanın çevresinde önce az insan
bulunabilir. Fakat daha sonra zamanla nüfus artınca o mescidin
yıkılıp yeniden yapılması gerekir. Ancak küçük
mescidin ehli, büyük mescidin ehlinden daha çok bu küçük mescide ihtiyaç
duyuyorsa, bu takdirde onlar için en fazîletlisi, ihtiyaçlarını
giderecek olan küçük mescidi yaptırmaları daha evlâdır.Fakat
büyük mescidin yapılmasına katkıda bulunmak daha güzeldir.
Çünkü bu, daha garantilidir.

Dolayısıyla bu
mesele detaylıdır:

Küçük mescidin ehli,
şimdi mescidi yıkmak ve yerine yenisini yapmak zorunda ise, bu
takdirde (küçük mescidi yaptırmak), büyük mescidin yapımına
katkıda bulunmaktan daha fazîletlidir. Yok eğer mescidi
yıktırmak ve yerine yenisini yaptırmak zorunda değilse, bu
takdirde büyük mescidin yapımına katkıda bulunmak daha fazîletlidir.”[9]

“Bazı
âlimler:

وَمَنْ بَنَى مَسْجِدًا كَمَفْحَصِ قَطَاةٍ أَوْ
أَصْغَرَ، بَنَى اللهُ لَهُ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ.
[ رواه ابن خزيمة وصححه
الألباني ]

“Kim (Allah rızâsı için) orman
tavuğunun yuvası kadar veya daha küçük bir mescit inşa ederse,
Allah da ona cennete bir ev (köşk) yapar.”[10]

Hadisi, zahiri
anlamındadır, demişlerdir. Bununla kastedilen şudur:

Bir topluluk bir mescidin
yapımına ortak olursa, yani her bir ferdin mescidin
yapımına katkısı, orman tavuğunun yuvası kadar
olursa, Allah ona cennette bir köşk yapar. Zirâ Allah Teâlâ’nın
lütuf ve ihsanı geniştir.”[11]

Allah Teâlâ en iyi
bilendir.


[1]
Tevbe Sûresi: 18


[2]
Buhârî, hadis no:450. Müslim, hadis
no: 533


[3]
İbn-i Huzeyme rivâyet etmiş,
Elbânî de “hadis, sahihtir” demiştir.


[4]
Bkz: ed-Dumeyrî,
“Hayatu’l-Hayavan”.


[5]
Zilzâl Sûresi: 7


[6]
Zilzâl Sûresi: 7-8


[7]
Muhammed b. Salih el-Useymîn,
“Açık Kapı Buluşması”, c: 21, s: 230


[8]

“İlmî Araştırmalar ve Dâimî Fetvâ Komisyonu
Fetvâları”, c: 6, s: 237


[9]
Muhammed b. Salih el-Useymîn,
“Açık Kapı Buluşması”, c: 18, s: 24


[10]
İbn-i Huzeyme rivâyet etmiş,
Elbânî de “hadis, sahihtir” demiştir.


[11]
“Fethu’l-Bârî”, 450 nolu
hadisin şerhi.

Kaynak

İslam Soru-Cevap Sitesi

at email

e-posta hizmetine katılım

Yeni bilgiler ve güncellemelerden haberdar olmak için e-posta hizmetimize katılmanızdan dolayı memnuniyet duyarız

phone

İslam Soru & Cevap Uygulaması

İçeriğe daha hızlı erişim ve internet olmadan gezinme yeteneği

download iosdownload android