0 / 0

Sadaka veren ve bu sadakanın ecrini, kendisi ile âilesinden hayatta olanlara ve ölenlere bağışlayan kimse

Soru: 157658

Allah Teâlâ bana, her ay düzenli maaş alabileceğim bir vazife nasip etti.Bundan dolayı Allah’a hamdolsun. Şimdi ben, elde edilen gelirleri birçok farklı hayır projeleri için harcayan hayır bürolarından birisinin hesabına aktarılmak üzere her ay maaşımdan 50 ve 100 riyallik bir meblağı kesinti yaptırmak istiyorum. Ölmüş dedemi, ninemi, hayatta olan annemi, babamı, hanımımı, evlatlarımı, kardeşlerimi, amcalarımı ve dayılarımı bu ecre ortak etmek istiyorum.Yine bu aylık kesintiden dolayı Allah Teâlâ’dan bana muvaffakiyet ve maaşıma bereket vermesini, bu amelimi kıyâmet günü için saklanmış bir azık kılmasını istiyorum.

Bu davranışım doğru mudur? Bu konuda beni aydınlatmanızı ricâ ediyorum.

Bu davranışım sıla-i rahim sayılır mı? Allah Teâlâ sizi hayırla mükafatlandırsın.

Cevap metni

Allah'a hamdolsun ve peygamberine ve ailesine salat ve selam olsun.

Hamd, yalnızca Allah’adır.

Aylıkmaaşınızdan bu meblağı (zikredilen hayır kurumuiçin) kestirmeniz, onu hayır yollarına harcanması için tasadduketmeniz ve sevâbını da kendiniz ile sorunuzda zikrettiğinizâilenizden hayatta olanlar ve ölenler arasında paylaşmanızcâizdir.

Bu davranış; câizolduğuna ve sevâbı ölüye ulaştığına dâirâlimler arasında ittifak olunan sadakanın sevâbını hibeetmek (bağışlamak) kâbilindendir.

Bu amelde hem iyilik veihsan, hem de sıla-i rahim vardır.

“Bir kimsenin, müslümanölü için yaptığı ve sevâbını onabağışladığı her türlü salih amel, Allah’ınizniyle ölüye fayda verir (sevâbı ona ulaşır). Duâ,istiğfar, sadaka, farz ve vâcip amelleri edâ etme konusuna gelince,-eğer bu farz ve vâcip amellere vekâlet giriyorsa- bu konuda (âlimlerarasında) bir görüş ayrılığı olduğunubilmiyorum.

Nitekim Allah Teâlâşöyle buyurmuştur:

وَالَّذِينَ جَاءُوا مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَااغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَاتَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَءُوفٌرَحِيمٌ [ سورة الحشر الآية: 10]

“Onlardansonra gelenler ise şöylederler: Ey Rabbimiz! Bizi ve îmânda bizi geçenkardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde îmân edenlerekarşı hiçbir kin (vehaset) bırakma. Ey Rabbimiz! Şüphesizsen (kullarına) çok esirgeyicisin, (onlara) çok merhametlisin.”[1]

Allah Teâlâ başka birâyette şöyle buyurmuştur:

…وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَوَالْمُؤْمِنَاتِ… [سورة محمد الآية:19]

“…(EyNebi!) Hem kendi günahın, hem mü’min erkekler ve mü’minkadınlar için mağfiret dile…”[2]

Nebi -sallallahu aleyhi vesellem- de Ebu Seleme’ye -Allah ondan râzı olsun- vefât ettiğindeonun için duâ etmiştir.

Avf b. Mâlik’in -Allah ondanrâzı olsun- rivâyet ettiği hadiste, Nebi -sallallahu aleyhi vesellem- cenâze namazını kıldırdığı ölüiçin duâ etmiştir.

Yine Nebi -sallallahu aleyhive sellem- cenâze namazını kıldırdığı hersahâbi için duâ etmiştir.

(Tebük gazvesinde ölen)Zülbicâdeyn’in[3]defnettikten sonra onun için duâ etmiştir.

Allah Teâlâ, ölününcenâze namazını kılan herkese de bunu (ölü için duâ etmeyi)meşrû kılmıştır.

Bir adam, Nebi -sallallahualeyhi ve sellem-‘e şöyle sordu:

إِنَّ أُمِّيَ افْتُلِتَتْ نَفْسُهَا، وَإِنِّي أَظُنُّهَا لَوْتَكَلَّمَتْ تَصَدَّقَتْ، فَهَلْ لَهَا أَجْرٌ إِنْ تَصَدَّقْتُ عَنْهَا؟ قَالَ: نَعَمْ.[ رواه البخاري ومسلم ]

“Annem ansızın vefat etti.Eğer konuşmaya fırsat bulsaydı, tasadduktabulunurdu. Onun için sadaka versem, ona ecir var mıdır? Diyesordu.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhive sellem- şöyle buyurdu:

-Evet (onun için ecirvardır).”[4]

Haş’am kabilesinden birkadın, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e gelerek:

يَا رَسُولَ اللهِ! إِنَّ فَرِيضَةَ اللهِ عَلَى عِبَادِهِ فِيالْحَجِّ أَدْرَكَتْ أَبِي شَيْخًا كَبِيرًا، لاَ يَثْبُتُ عَلَى الرَّاحِلَةِ،أَفَأَحُجُّ عَنْهُ؟ قَالَ: نَعَمْ، أَرَأَيْتِ لَوْ كَانَ عَلَى أَبِيكِ دَيْنٌ أَكُنْتِ قَاضِيَتَهُ؟ قَالَتْ: نَعَمْ،قَالَ: فَدَيْن اللهِ أَحَقُّ أَنْ يُقْضَى . [ رواه البخاري ]

“EyAllah’ın elçisi! Allah’ın hac hususundaki farz emri babama çokyaşlı iken erişti. Deve üzerinde bile duracak haldedeğildir. Onun yerine haccedebilir miyim? diye sordu.

Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-:

-Evet! (Onun yerinehaccedebilirsin), buyurdu.

– Evet, onun yerine haccet. Eğerannenin üzerinde bir borç bulunsaydı, onu öder miydin? diye sordu.

Kadın: 

-Evet, dedi.

Bunun üzerine Nebi -sallallahu aleyhive sellem- şöyle buyurdu:

-O halde Allah’ın borcu (hakkı),ödenmeye en layık olandır.”[5]

Yine Abdullah b. Bureyde,babası Bureyde’den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet ettiğinegöre şöyle demiştir:

بَيْنَما أَنَا جَالِسٌ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّىاللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذْ أَتَتْهُ امْرَأَةٌ فَقَالَتْ: إِنِّي تَصَدَّقْتُعَلَى أُمِّي بِجَارِيَةٍ، وَإِنَّهَا مَاتَتْ، قَالَ، فَقَالَ: وَجَبَ أَجْرُكِ،وَرَدَّهَا عَلَيْكِ الْمِيرَاثُ، قَالَتْ: يَا رَسُولَ اللَّهِ! إِنَّهُ كَانَعَلَيْهَا صَوْمُ شَهْرٍ أَفَأَصُومُ عَنْهَا؟ قَالَ: صُومِي عَنْهَا، قَالَتْ:إِنَّهَا لَمْ تَحُجَّ قَطُّ، أَفَأَحُجُّ عَنْهَا؟ قَالَ: حُجِّي عَنْهَا. [رواه مسلم ]

“Ben, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘inyanında otururken ansızın bir kadın geldi ve:

-Ey Allah’ın elçisi! Ben anneme (hayatta iken) bir câriyetasadduk (veya hibe) etmiştim. Fakat şimdi annem öldü, (câriyeyigeri alabilir ve ona tekrar sahip olabilir miyim?) diye sordu.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhive sellem-:

-Sadaka vermekle (anneneiyilik yapmış olmakla) ecrin gerekli oldu. Miras yoluyla da câriyesana geri geldi (yani Allah, miras yoluyla onu tekrar sana dönderdi),buyurdu.

Kadın:

-Ey Allah’ın elçisi! Annemin biraylık oruç borcu (kazası) vardı, onun yerinetutabilir miyim? diye sordu.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhive sellem-:

-Evet, (tutamadığıoruca keffâret olması için) annenin yerine oruç tut, buyurdu.

Kadın:

-Ey Allah’ın elçisi! Annem hiç hacyapmadı, onun yerine hac yapabilir miyim? diye sordu.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhive sellem-:

-Evet, (isterhac onun üzerine farz olsun, isterse hac yapmanı sana vasiyet etmişolsun) onun yerine hac yap, buyurdu.”[6]

Bu hadisler, sahihhadislerdir.Bu hadisler, ölünün, kulu Allah’a yaklaştıran hertürlü salih amellerden faydalanacağına delâlet etmektedir.Çünkü oruç, hac, duâ ve istiğfar, bedenî ibâdetlerdir. Allah Teâlâbu ibâdetlerin faydasını ölüyeulaştırdığı gibi, bunların dışındakidiğer ibâdetlerin faydasını da ulaştırır…Çünkü bu ibâdetler, iyilik ve taat ameli olduğu için sadaka, oruç,farz hac gibi faydası ve sevâbı ölüye ulaşır.

İmam Şâfiî -Allahona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:

Farz ibâdet, sadaka, duâ veistiğfar dışındaki ibâdetler,ölünün yerine edâedilemez onun adına yapılamaz) ve (yapıldığıtakdirde) sevâbı ölüye ulaşmaz.

Çünkü Allah Teâlâşöyle buyuruyor:

وَأَنْ لَيْسَ لِلإِنْسَانِ إِلا مَا سَعَى [ سورة النجم من الآية: 39 ]

“İnsaniçin ancak çalıştığı vardır (kendiemeğinden başkası yoktur).”[7]

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- de şöylebuyurmuştur:

إِذاَ مَاتَ ابْنُ آدَمَ انْقَطَعَ عَنْهُ عَمَلُهُإِلاَّ مِنْ ثَلاَثٍ: صَدَقَةٍ جاَرِيَةٍ، وَعِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ، وَوَلَدٍصاَلِحٍ يَدْعوُ لَهُ. [رواه مسلم]

“Âdemoğluöldüğü zaman, amelinin sevabı kesilir. Ancak (hayrın devamlıolması ve faydasının kesilmemesi sebebiyle) şu üçşeyin sevabı kesilmez: Sadaka-i Câriye (müslümanlarınyararlanması için bir şeyi Allah rızâsı için vakfetmekgibi), faydalı ilim (insanlara Allah rızâsı için dînîilimleri öğretmek veya bunun için kitap yazmak gibi), kendisineduâ eden hayırlı evlât (insan vefat ettikten sonra arkasındakendisine rahmet ve mağfiretle duâ eden birisinibıraktığı zaman, o evlâdın duâsı, yabancıbir kimsenin duâsından daha çok kabûle şayandır).”[8],[9]

Mansur el-Behûtî -Allah ona rahmet etsin- bu konudaşöyle demiştir:

“Müslümanın, kendisini Allah’ayaklaştıran her ameli yaptığı ve sevâbınınhepsini ya da yarısı veya üçte biri veyahut da dörtte biri gibibir kısmını, hayatta olan veya ölen bir müslümanabağışladığı zaman, bu ameli câizdir vesevâbının hâsıl olması sebebiyle bu amel ölüye faydaverir.

Kulu Allah’a yaklaştıran bu amellerdenbazıları şunlardır:

Nâfile ibâdetler, hac ve adak orucu gibi vekâlet girenamel veya namaz, duâ, istiğfar, sadaka vermek, köleyi azat etmek,kurban kesmek, borç ödemek, Kur’an okumak gibi vekâlet girmeyenamellerdir.

İmam Ahmed -Allah ona rahmet etsin-şöyle demiştir:

‘Bu konuda gelen naslar gereği, hayır olanher şeyin sevâbı ölüye ulaşır.”[10]

İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- bu konudaşöyle demiştir:

“Bunun sebebi şudur:Şüphesiz sevâp onunmülküdür.Onun hepsini başkasına hediye edebilir(bağışlayabilir).Bir kısmını dabaşkasına hediye edebilir (bağışlayabilir). Örneğinbu sevâbını dört kişiye taksim ederse, herkes dörttebir sevâp elde etmiş olur. Sevâbın dörtte birinibaşkasına hediye eder de geriye kalanı kendisinebırakırsa, bu da câizdir. Tıpkı başkasına hediyeetmesi gibi…”[11]

Sözün özü şudur:

Sadakanın sevâbı, icmâ ile ölüyeulaşır. Nitekim İmam Nevevî ve başkası böylenakletmişlerdir.

Bu konuda (103966) nolu sorununcevabına bakabilirsiniz.

Allah Teâlâ en iyibilendir.


[1] HaşrSûresi: 10

[2] MuhammedSûresi: 19

[3] Abdullah el-Müzenî: Müzeynekabilesine mensuptur. İslâm’a girmeden önceki ismi Abdüluzzâ idi, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- bu ismi Abdullah olarakdeğiştirdi.Ünlü sahâbî Abdullah b. Muğaffel’inamcasıdır. Nebi -sallallahu aleyhive sellem- ona Zülbicâdeyn diyehitap ettiğinden bu lakapla tanınmıştır. Küçükyaşta iken babası hiçbir şey bırakmadan ölüncevarlıklı bir kişi olan amcasının himâyesinde büyüdü;onun sayesinde deve, koyun ve köle sahibi oldu. Meskûn bölgedenuzakta yaşayan Zülbicâdeyn, Nebi-sallallahu aleyhi ve sellem-’in Medine’ye hicret etmesi üzerine İslâm’a büyük ilgi duydu, fakatamcası buna karşı çıktığındanmüslümanlığı benimsemeye cesaret edemedi. Nihayet bir günamcasından müslüman olmak için izin istedi.Bu isteğine deşiddetle muhalefet eden amcası, böyle bir şeyyaptığı takdirde sırtındaki elbiseye varıncayakadar her şeyini elinden alacağını söyledi.Bunarağmen Zülbicâdeyn, taşa tapmayıbırakacağını ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’e tâbi olacağını söyleyerekamcasının verdiği her şeyi iâde etti.Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in yanına gitmek içingiyeceği bir elbisesi kalmadığından annesi ona “bicâd”denilen bir kumaşı (veya kilimi) ikiye bölerek bir tür elbiseyaptı. Medine’ye varınca geceyi Mescid-i Nebevî’de geçirdi ve sabahnamazında kıyafetiyle Nebi-sallallahu aleyhi ve sellem-’in dikkatini çekti. Nebi-sallallahu aleyhi ve sellem- ona kim olduğunusorunca,

-Ben köleyim, diye cevap verdi.

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-:

-Hayır, sen Abdullah Zülbicâdeyn’sin, dedi.

Ardından o günden itibaren sahâbe arasında bu lakaplatanındı. Ardından Nebi-sallallahu aleyhi ve sellem-’in tâlimatıyla Selemeoğulları tarafından evlendirildi. Daha sonra bazıgazvelerde Nebi -sallallahu aleyhi vesellem-’e rehberlik etti, Tebük Gazvesi’nde onundevesini güzel nağmelerle yürüttü. Zülbicâdeyn Kur’an okurken,Allah’ı zikredip duâ ederken sesini yükseltirdi. Sahâbeden biri onun buhalinden söz ederek riyakârlık yaptığını imâedince Nebi -sallallahu aleyhi vesellem- onun riyakâr değil içi yanık,gözü yaşlı bir kimse olduğunu söyledi (Müsned, 4,337). Zülbicâdeyn Tebük Gazvesi sırasında hummaya yakalandı vebir gece öldü. Cenâze namazı Nebi-sallallahu aleyhi ve sellem-tarafından o gece kıldırıldıktan sonrayakılan bir ateşin ışığında defnedildi. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- kabrinin geniş tutulmasınıve naaşının hırpalanmadan taşınmasınıemretti; ardından bizzat kabrine inerek Ebû Bekir ile Ömer’inyardımıyla naaşı alıp kabre koydu.Defin işlemitamamlandıktan sonra Nebi-sallallahu aleyhi ve sellem- kıbleye döndü ve ellerini kaldırarak:

-Allahım! Ben ondan razıyım, sen de razı ol! diyeduâ etti ve onun Allah’ı ve elçisini seven, içi yanık, gözüyaşlı ve çok Kur’an okuyan bir kimse olduğunu söyledi.Olayı izleyen Abdullah b. Mes‘ud’un:

-Ben ondan on beş yılönce müslüman oldum, dediği, Zülbicâdeyn’in Nebi-sallallahu aleyhi ve sellem- tarafından kabre konulup methedilmesine çok imrendiği ve onunyerinde olmayı çok istediği rivâyet edilir. (Türkiye DiyanetAnsiklopedisi, cilt: 44; sayfa: 551)

[4]Buhârî,hadis no:1388.Müslim,1004. (Sa’d b. Ubâde’den -Allah ondan râzıolsun- rivâyet edilmiştir.)

[5] Buhârî,hadis no: 6699. Müslim, hadis no: 1148

[6] Müslim, hadis no: 1149

[7] Necm Sûresi: 39

[8] Müslim;hadis no:3084

[9] “el-Muğnî”, c: 2, s: 225

[10] “Keşşâfu’l-Kınâ'”,c: 2, s: 147

[11] İbn-i Kayyim, “Ruh”,s:132

Kaynak

İslam Soru-Cevap Sitesi

at email

e-posta hizmetine katılım

Yeni bilgiler ve güncellemelerden haberdar olmak için e-posta hizmetimize katılmanızdan dolayı memnuniyet duyarız

phone

İslam Soru & Cevap Uygulaması

İçeriğe daha hızlı erişim ve internet olmadan gezinme yeteneği

download iosdownload android