Bir kırat ecir almak için cenâze evinden musallaya kadar dışarı çıkmak, sonra da cenâze namazını kılmak şart mıdır?
Kim, cenâze ile birlikte cenâze evinden dışarı çıkmamış olsa bile, cenâze namazını kılarsa, ona bir kırat ecir vardır
Soru: 158939
Allah'a hamdolsun ve peygamberine ve ailesine salat ve selam olsun.
Görünen o ki, cenâze evinden dışarı çıkmamış olsa bile, cenâze namazını kılan kimseye bir kırat ecir vardır.
Nitekim Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
مَنْ صَلَّى عَلَى جَنَازَةٍ وَلَمْ يَتْبَعْهَا فَلَهُ قِيرَاطٌ، فَإِنْ تَبِعَهَا فَلَهُ قِيرَاطَانِ، قِيلَ: وَمَا الْقِيرَاطَانِ؟ قَالَ: أَصْغَرُهُمَا مِثْلُ أُحُدٍ. [ رواه مسلم ]
"Kim, cenâze namazını kılar da ardından gitmezse, ona bir kırat (ağırlığınca ecir) vardır. Eğer (cenâze namazdan sonra) ona uyar(ak kabristana kadar gidip defni) sona erinceye kadar (başında durursa), ona iki kırat (ağırlığında ecir) vardır.
-İki kırat nedir? diye sorulunca, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
-En küçüğü Uhud dağı gibi (ağırlığınca) ecir." (Müslim, hadis no: 945)
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in azatlı kölesi Sevban'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَنْ صَلَّى عَلَى جَنَازَةٍ فَلَهُ قِيرَاطٌ ، فَإِنْ شَهِدَ دَفْنَهَا فَلَهُ قِيرَاطَانِ، الْقِيرَاطُ مِثْلُ أُحُدٍ) [ رواه مسلم ]
"Kim, cenâze namazını kılarsa, ona bir kırat (ağırlığınca ecir) vardır. Eğer (cenâze namazdan sonra) ona uyar(ak kabristana kadar gidip) defin işinde hazır bulunursa, ona iki kırat (ağırlığında ecir) vardır.
-Kırat; Uhud dağı gibidir (ağırlığındadır)." (Müslim, hadis no: 946)
İbn-i Kudâme -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
"Cenâzenin ardından gitmek (İttibâu'l-Cinâze) üç türlüdür:
Birincisi: Cenâze namazını kıldıktan sonra ayrılmaktır.
İkincisi: Cenâze namazını kılıp cenâzenin ardından kabristana kadar gitmek, sonra da defnedilinceye kadar beklemektir.
Üçüncüsü: Cenâze defnedildikten sonra kabrin başında bekleyip ölü için istiğfarda bulunmaktır." (el-Muğnî", c: 2, s: 174)
el-Behûtî -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
"İmam Ahmed'e: Musallaya getirilen her cenâzenin namazını kılan kimse hakkında ne dersin? sorulmuş, bunun üzerine o:
-Bunda bir sakınca yoktur, demiştir:
el-Furû'da şöyle denmiştir: İmam Ahmed, cenâzenin sahibi, cenâzenin ardından giderse, sanki bunun daha fazîletli olduğu görüşündedir.
Yahya b. Ca'de'nin rivâyet ettiği hadiste şöyle demiştir:
"ve cenâzenin ardından âilesi giderse…"
Yani: Cenâze namazını kılar da âilesinden birisi cenâzenin ardından giderse, ona bir kırat ağırlığınca ecir vardır." ("Dekâiku Uli'n-Nuhâ", c: 1, s: 367)
Hâfız İbn-i Hacer -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
"Bu hadis gereğince kırat, başından itibaren cenâzeye gelip namazı kılıncaya kadar hazır bulunan kimseye has olan ecirdir. Nitekim el-Muhib et-Taberî ve başka âlimler bu görüşte olduklarını açıkça beyan etmişlerdir.
Bana göre kırat, sadece cenâze namazını kılan kimse için de hâsıl olur. Çünkü namazdan önceki her şey, namaza vesiledir. Fakat sadece cenâze namazını kılan kimsenin elde edeceği kırat, örneğin cenâzeyi teşyi eden ve cenâze namazını kılan kimsenin elde edeceği kırat gibi değildir.
Müslim'in, Ebu Sâlih yoluyla Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet ettiği: "… en küçüğü Uhud dağı gibi (ağırlığınca) ecir" hadisin lafzı, kıratların birbirinden farklı olduğuna delâlet eder.
Yine Müslim'de Ebu Sâlih'in adı geçen rivâyetinde şöyle gelmiştir:
مَنْ صَلَّى عَلَى جَنَازَةٍ وَلَمْ يَتْبَعْهَا فَلَهُ قِيرَاطٌ.
"Kim, cenâze namazını kılar da ardından gitmezse, ona bir kırat (ağırlığınca ecir) vardır…"
İmam Ahmed'in Müsnedi'nde de Nâfi' b. Cubeyr'ib, Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet ettiği:
مَنْ صَلَّى وَلَمْ يَتْبَعْ فَلَهُ قِيرَاطٌ.
"Kim, cenâze namazını kılar da ardından gitmezse, ona bir kırat (ağırlığınca ecir) vardır…"
Hadisin lafzı, cenâzenin ardından gidilmiş olmasa bile, cenâze namazıyla bir kıratın elde edileceğine delâlet eder.Buradaki 'ittibâ' lafzı, namaz sonrasına yorumlanabilir." ("Fethu'l-Bârî", c: 3, s: 197.)
Allah Teâlâ en iyi bilendir.
Kaynak:
İslam Soru-Cevap Sitesi