Allah'a hamdolsun ve peygamberine ve ailesine salat ve selam olsun.
Birincisi:
Şüphesiz kadere inanmak, İmanın rükünlerinden biridir. Müslüman, onun başına gelen bir şeyin onu ıskalamayacağı, onu ıskalayan bir şeyin onun başına gelmeyecek olmasına bilmediği müddetçe iman etmiş olamaz. Mümin bir kimsenin yapacağı yegane şey, Allah’ın onun başına takdir ettiği musibetlere karşı sabır göstermesidir. Sabır, imanın kemaline işarettir. Her kim sabrederse Allah ona kıyamet gününde karşılığını sorgusuzca verir.
Yüce Allah’ın size takdir ettiği durumun şer olarak aklınızdan geçirmeniz doğru değildir. Zira yüce Allah’ın eylemerinde saf şer yoktur. Allah’ın kullarına takdir ettiği olaylarda çok büyük hikmetler mevcuttur. Sizin şu an hoşnut olmadığınız durumunuz, bilmediğiniz bir çok hayır barındırabilir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurdu: “..Olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur.” Nisa/19
Ebu Hureyre –radıyallahu anh-’dan rivayet edildiğine göre Allah Rasûlü –sallallahu ve sellem- şöyle buyurdu: «Allah, kim için hayır dilerse ona musibet verir.» (Buhari 5445)
Allah’ın sizi bir engelle sınaması, sizi sevmediği anlamına gelmez. Hatta aksini iddia edebiliriz. Enes İbn Mâlik -radıyallahu anh-’den rivâyet edildiğine göre Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Mükâfatın büyüklüğü, belanın şiddetine göredir. Allah, sevdiği topluluğu belâya uğratır. Kim başına gelene rıza gösterirse Allah ondan hoşnut olur. Kim de rıza göstermezse, Allah'ın gazabına uğrar.» (Tirmizi 2396, İbn Mace 4031)
Sabreden mübtelanın en fazla faydalanacağı konu rabbine kavuştuğunda hiçbir günahı olmaz. Zira Ebû Hureyre -radıyallahu anh-’dan merfû olarak rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Erkek olsun kadın olsun mü’min; Allah’a günahsız olarak kavuşuncaya kadar kendisinden, çoluk çocuğundan, malından belâ eksik olmaz.» (Tirmizi 2399)
Bu nedenle belalara maruz kalıp sabredenler, kıyamet gününde en yüksek makamlara ulaşmıştır. Hatta sağlıklı kimseler onlar gibi olmak isteyecektir. Cabir Radiyallahu anhu’dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: “Kıyamet günü, afiyet ehli kimseler; bela ehline sevapları verilince dünyada iken derilerinin makaslarla kazınmış olmasını temenni edecekler.” (Tirmizi 2402)
Umarız ki bir takım Müslüman gruplar engelli Müslümanları evlendirir. Zira bu eylemin büyük sevabı bulunmaktadır.
Allah onu başkasını ibtila ettiği engellerden koruduğu için şükretmesi gerekir. Ayrıca sağlıklı Müslümanın engelli bir kimseyi hor görmesi kabul edilemez. Bununla birlikte okuduğu duayı bile ona duyurmaması gerekir. Çünkü engelli kimse bundan rahatsız olabilir. Şükretmenin bir alameti de engellilere elinden geldiği kadar bakım ve yardım etmektir.
Bunlarla birlikte konuyla ilgili daha detaylı bilgi için ( 71236 ) nolu sorunun cevabına bakınız.
İkincisi:
Oturarak namaz kıldığınız için yarım sevap aldığınıza dair şüpheniz yersizdir. Bilakis tam sevap alacaksınız. Yarım sevap, nafile namazları ayakta kılabildiği halde oturarak kılanlar içindir. Fakat hastalık vb. gibi mazeretten dolayı oturarak kılanlar tam sevap almaktadırlar.
Nevevi Rahimehullah şöyle dedi: “Farz namazını ayakta kılamayan kimsenin oturarak kılabileceği ve namazı tekrar kılmasına gerek kalmadığı hususunda ümmet icma etmiştir.”
Mazeretli bir kimse namazı oturarak kıldığı için sevabı azalmaz. Zira Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Bir kimse hastalanması veya (cihad ve hayır için) yola çıkması sebebiyle yapageldiği ibadetlerini ifâ edemezse ona sağlıklı iken yaptığı amellerin sevabı gibi sevap yazılır. (Buhari) El mecmu 4/310
Bu konuda daha detaylı bilgi için ) و ( 50180 ), ( 13822 ) nolu soruların cevaplarına bakınız.
Üçüncüsü:
Kötü düşüncelerle ilgili sorunuzun cevabı (186294) nolu sorunun cevabında detaylıca verilmiştir.
En iyisini Allah bilir.