İndir
0 / 0
3047320/12/2006

Kadının yüzünü açması ne zaman câiz olur?

Soru: 2198

Biz, ilim ehlinin görüşlerinden en tercihli olanına göre, kadının yüzünü örtmesinin farz olduğunu biliyoruz. Fakat kadının yüzünü örtmesinin imkânsız olduğu bazı durumlar da vardır.

Bu konuyu açıklayabilir misiniz?

Allah'a hamdolsun ve peygamberine ve ailesine salat ve selam olsun.

Hamd,
yalnızca Allah’adır.

Delillerin gösterdiği en tercihli
görüş; kadının yüzünü örtmesinin farz olduğudur.
Buna göre, genç kadının, fesada yol açmaması için,
yabancı erkeklerin önünde yüzünü açmaktan men edilmesi gerekir. Bu
hüküm, fitne zamanında daha zorunlu bir hâl alır.

İlim ehli, fesada yol açmaması için haram
kılınan bir hüküm, faydası daha fazla olan bir hüküm için mübah
kılınır, hükmüne varmışlardır.

Buna göre fakihler, bazı özel durumlarda
kadının, yabancı erkeklerin önünde açması
gerektiği takdirde yüzünü açmasının câiz olduğu gibi,
yabancı erkeklerin de onun yüzüne bakmasının câiz olduğu
hükmüne varmışlardır. Ancak bu iki durumda da ihtiyacın
dışına çıkılmamalıdır. Çünkü zaruret
veya ihtiyaç dolayısıyla mübah kılınan şey, ihtiyaç
kadarı ile sınırlıdır. Bunun dışına
çıkılması câiz değildir.

Kadının yüzünü açmasının câiz
olduğu durumları şöyle özetleyebiliriz:

Birincisi: Söz ve nişan sırasında
kadının yüzünü açması câizdir.

Kadının, baş başa kalma ve dokunma
olmaksızın kendisiyle evlenmek isteyenin kendisine bakması için
onun önünde yüzünü açması ve ellerini göstermesi câizdir. Çünkü
yüz, çirkinliğe veya güzelliğe delâlet eder. İki el ise, bedenin
zayıf ve ince oluşuna veyahut bedenin dolgun ve şişman
oluşuna delâlet eder.

Ebu’l-Ferac el-Makdisî -Allah ona rahmet etsin-
şöyle demiştir:

“Bu meselede (söz ve nişan
sırasında) kadının güzelliğinin
toplandığı ve bakılan yer olan yüzüne (evlenecek kimse
tarafından) bakılmasının mübah olduğu konusunda ilim
ehli arasında görüş ayrılığı yoktur…”

Evlenmek isteyen kimsenin, evleneceği kadına
bakmasının câiz olduğuna delâlet eden birçok hadis vardır.
Bu hadislerden bazıları şunlardır:

1. Sehl b. Sa’d’dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet
olunduğuna göre o şöyle demiştir:


إِنَّ امْرَأَةً جَاءَتْ إِلَى رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَقَالَتْ: يَا رَسُولَ اللهِ! جِئْتُ لِأَهَبَ لَكَ نَفْسِي، فَنَظَرَ إِلَيْهَا
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَصَعَّدَ النَّظَرَ إِلَيْهَا
وَصَوَّبَهُ، ثُمَّ طَأْطَأَ رَأْسَهُ، فَلَمَّـا رَأَتِ الْـمَرْأَةُ أَنَّهُ
لَمْ يَقْضِ فِيهَا شَيْئًا جَلَسَتْ، فَقَامَ رَجُلٌ مِنْ أَصْحَابِهِ فَقَالَ:
يَا رَسُولَ اللهِ! إِنْ لَمْ يَكُنْ لَكَ بِهَا حَاجَةٌ فَزَوِّجْنِيهَا؟ فَقَالَ:
هَلْ عِنْدَكَ مِنْ شَيْءٍ؟ فَقَالَ: لَا وَاللهِ يَا رَسُولَ اللهِ! قَالَ:
اذْهَبْ إِلَى أَهْلِكَ فَانْظُرْ هَلْ تَجِدُ شَيْئًا؟ فَذَهَبَ، ثُمَّ رَجَعَ
فَقَالَ: لَا وَاللهِ يَا رَسُولَ اللهِ! مَا وَجَدْتُ شَيْئًا، قَالَ: انْظُرْ
وَلَوْ خَاتَـمًـا مِنْ حَدِيدٍ، فَذَهَبَ ثُمَّ رَجَعَ فَقَالَ: لَا وَاللهِ يَا
رَسُولَ اللهِ! وَلَا خَاتَـمًـا مِنْ حَدِيدٍ، وَلَكِنْ هَذَا إِزَارِي، قَالَ
سَهْلٌ: مَا لَهُ رِدَاءٌ فَلَهَا نِصْفُهُ. فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا تَصْنَعُ بِإِزَارِكَ إِنْ لَبِسْتَهُ لَمْ يَكُنْ
عَلَيْهَا مِنْهُ شَيْءٌ، وَإِنْ لَبِسَتْهُ لَمْ يَكُنْ عَلَيْكَ شَيْءٌ؟
فَجَلَسَ الرَّجُلُ حَتَّى طَالَ مَـجْلِسُهُ، ثُمَّ قَامَ فَرَآهُ رَسُولُ اللهِ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مُوَلِّيًا فَأَمَرَ بِهِ فَدُعِيَ، فَلَمَّـا
جَاءَ، قَالَ: مَاذَا مَعَكَ مِنَ الْقُرْآنِ؟ قَالَ: مَعِي سُورَةُ كَذَا،
وَسُورَةُ كَذَا، وَسُورَةُ كَذَا، عَدَّهَا. قَالَ: أَتَقْرَؤُهُنَّ عَنْ ظَهْرِ
قَلْبِكَ؟ قَالَ: نَعَمْ، قَالَ: اذْهَبْ، فَقَدْ مَلَّكْتُكَهَا بِمَـا مَعَكَ
مِنْ الْقُرْآنِ.
[ رواه البخاري ومسلم والنسائي بشرح السيوطي والبيهقي]

“Bir kadın, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e
gelerek:

– Ey Allah’ın elçisi!
Nefsimi sana hibe etmek için geldim, dedi.

Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve
sellem- kadına baktı. Bakışını yukarı
kaldırıp doğrulttu, sonra başını
aşağıya indirdi. Kadın, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in kendisi hakkında herhangi bir hüküm vermediğini görünce
oturdu.

Ardından
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve
sellem-‘in ashâbından bir adam ayağa
kalkarak:

– Ey Allah’ın elçisi! Eğer senin bu
kadına ihtiyacın yoksa, beni onunla evlendir, dedi.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ona:

— (Mehir olarak) bir şeyin var mı? diye sordu.

Adam:

– Hayır!
Allah’a yemîn olsun ki (yoktur) Ey Allah’ın elçisi! dedi.

Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve
sellem- :

– Âilenin
yanına git bak, bir şey bulacak mısın? diye sordu.

Bunun
üzerine adam gitti, sonra dönüp geldi ve:

— 
Hayır! Ey Allah’ın elçisi! Allah’a yemîn olsun ki bir şey bulamadım, dedi.

Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve
sellem- :

— 
Bak, demirden bir yüzük de olsa (bul getir), buyurdu.

Adam yine
gitti, sonra dönüp geldi ve:


Hayır! Ey Allah’ın elçisi! Allah’a yemîn olsun ki demirden bir yüzük bile bulamadım. Fakat
şu izârım (belden aşağı olan elbisem)
var.

Sehl:

Adamın
ridâsı, (belden yukarısını örten elbisesi)
bile yoktu, dedi.

– Bunun
yarısı onun olsun, dedi.

Bunun
üzerine Rasûlullah
-sallallahu
aleyhi ve sellem- :

— İzârınla
ne yapabilirsin; onu sen giyersen kadının üstünde ondan bir şey
bulunmaz, açıkta kalır; kadın giyerse senin üzerinde on­dan bir şey
kalmaz, sen çıplak kalırsın, buyurdu.

Bunun
üzerine adam bulunduğu yere oturdu. Bu oturuşu uzayınca da ni­hayet
kalkıp (üzüntülü halde) gitti.

Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve
sellem- adamın(hüzünlü ve ümitsiz bir şekilde)
arkasını dönüp gittiğini görünce, geri dönmesini
em­retti.

Adam gelince
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve
sellem- ona:

— Kur’ân’dan
senin ezberinde ne var? diye sordu.

Adam:


Ezberimde şu sûre, şu sûre, şu sûre var! diye birtakım
sûreler saydı.

Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve
sellem- ona:

— 
Sen bu sûreleri ezberinden okuyabiliyor musun? diye sordu.

Adam:

— 
Evet (okuyabiliyorum), dedi.

Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve sellem- :

– Öyleyse
git, Kur’ân’dan ezberindeki sûrelerle seni bu kadı­na sahip
kıldım, (bu kadını sana nikahladım)
buyurdu.”[1]

2. Ebu Hureyre’den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet
olunduğuna göre o şöyle demiştir:


كُنْتُ عِنْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَأَتَاهُ رَجُلٌ
فَأَخْبَرَهُ أَنَّهُ تَزَوَّجَ امْرَأَةً مِنَ الْأَنْصَارِ، فَقَالَ لَهُ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَنَظَرْتَ إِلَيْهَا؟ قَالَ:
لَا، قَالَ: فَاذْهَبْ، فَانْظُرْ إِلَيْهَا، فَإِنَّ فِي أَعْيُنِ الْأَنْصَارِ
شَيْئًا.
[ رواه أحمد ومسلم والنسائي ]

“Ben, Nebi -sallallahu aleyhi
ve sellem-‘in yanında oturuyordum. Derken bir adam yanına geldi ve
Ensar’dan bir kadınla evlendiğini haber verdi.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ona:

– Ona (evlendiğin kadına)
baktın mı? dedi.

Adam:

– Hayır, (bakmadım) dedi.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ona şöyle
buyurdu:

– Git, ona bak! Çünkü Ensar’ın gözlerinde bir şey
(küçüklük veya çakırlık) vardır.”[2]

3. Câbir’den -Allah ondan râzı
olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve
sellem- şöyle buyurmuştur:

إِذَا خَطَبَ أَحَدُكُمُ الْـمَرْأَةَ، فَإِنِ
اسْتَطَاعَ أَنْ يَنْظُرَ إِلَى مَا يَدْعُوهُ إِلَى نِكَاحِهَا فَلْيَفْعَلْ.
[
أخرجه أبو داود والحاكم وسنده حسن وصححه ابن حبان والحاكم وأخرجه أحمد وابن ماجه
والبزار ]

“Sizden
biriniz, bir kadınla evlenmek istediği zaman, onunla evlenmesini teşvik
edecek uzva bakabilirse (bakma imkânı bulursa),
baksın.”[3]

İmam Zeyle’î -Allah ona rahmet etsin- şöyle
demiştir:

“Evlenmek isteyen erkeğin, -şehvetinden
emîn olsa bile-, haram oluşu ve zaruretin olmaması sebebiyle, evlenmek
istediği kadının yüzüne ve ellerine dokunması câiz
değildir.”

Dureru’l-Bihâr’da şöyle denmiştir:

“Kadı, şâhit ve evlenmek isteyen
erkeğin, -şehvetten emin olsalar bile- gerek olmadığı
için, bir kadına dokunmaları helal olmaz.”
[4]

İbn-i Kudâme -Allah ona rahmet etsin-
şöyle demiştir:

“Evlenmek isteyen erkeğin, evlenmek
istediği kadınla baş başa kalması câiz değildir. Çünkü
onunla baş başa kalması haramdır. Şeriatta ona
bakmasının câiz oluşu dışında bir şey
gelmemiştir. Dolayısıyla onunla baş başa kalmak, haram
olarak kalmıştır. Zirâ baş başa kalmakla, dinen
sakıncalı görülen duruma düşmekten emîn
olunmamıştır. Çünkü Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- bu
konuda şöyle buyurmuştur:

لَا يَـخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ إِلَّا كَانَ
ثَالِثَهُمَـا الشَّيْطَانُ.
[ رواه الترمذي وصححه الألباني في صحيح الجامع ]

“Bir erkekle
(yabancı) bir kadın baş başa
kalmasın ki, onların üçüncüsü şeytan olmasın.”[5]

Kadına zevk
alarak, şehvetle ve şüpheli bir bakışla bakamaz. İmam
Ahmed, Salih’in rivâyetinde şöyle demiştir:

‘Sadece
kadının yüzüne bakabilir. O da zevk duymaksızın
olmalıdır.’

Evlenmek isteyen
erkeğin,evlenmek istediği kadına birden fazla bakabilir,
güzelliğini düşünebilir. Çünkü arzulanan ve istenen şey,
ancak bu şekilde hasıl olur.”

İkincisi:
Muamele (karşılıklı sosyal ilişkiler) sırasında
kadının yüzünü açması câizdir.

Kadının,
-fitneye sebep olmadığı sürece- alışverişe
ihtiyaç duyduğunda yüzünü ve ellerini açması câizdir. Aynı
şekilde satıcının da ücretini almak veya istemek için
kadının yüzüne bakması câizdir. Ancak fitneye sebep olacaksa, kadının
yüzünü açması câiz değildir.

İbn-i Kudâme -Allah ona rahmet etsin-
şöyle demiştir:

“Bir erkek,
satış veya kiralama konusunda bir kadınla muamelede bulunursa, onu
gözünden tanıması ve satın aldığı mal noksan
olduğu zaman ondan bunu isteyebilmesi için kadının yüzüne
bakabilir.

İmam Ahmed’den,
kadının, yaşlı değil de genç olması halinde
yüzüne bakmayı kerih gördüğü rivâyet olunmuştur.

Yine, İmam
Ahmed, fitneye düşülmesinden endişe edilen veya kadınla
muamelede bulunmasına gerek olmayan kimsenin kadının yüzüne
bakmasını kerih görmüştür. Fakat ihtiyaç varsa ve
şehvetten emîn olunursa, erkeğin, kadının yüzüne
bakmasında herhangi bir günah yoktur.”
[6]

ed-Dusûkî
şöyle demiştir:

“Yüzü
burkalı (peçeli) kadının, nikâh ve alışveriş,
hibe, borç ve vekâlet gibi diğer meselelerde yüzünü açmadıkça şahitliğinin
câiz olmaması hükmü geneldir. Hocamız da bu
görüştedir.”
[7]

Üçüncüsü:
Tedâvi sırasında kadının yüzünü
açması câizdir.

Kadının, yüzündeki
hastalığın yerini veya bedenindeki herhangi bir yerdeki
hastalığı tedâvi etmek için erkek doktora, -mahremi veya
kocasının yanında hazır bulunması şartı ile-
göstermesi câizdir. Bu hüküm de, kendisini tedâvi edecek kadın doktor
bulunamaması halindedir. Çünkü aynı cinsten olan iki
insanın, birinin diğerine bakması daha ehvendir. Ayrıca
kadını tedâvi edebilecek müslüman doktor bulunuyorsa, gayr-i müslim
doktora gitmemesi gerekir. Yüzünü de, hastalık bulunan yerinden
fazlasını açmaması gerekir.

Doktorun da kadının
bedeninden tedâvi edilmesi gereken avret yeri veya başka bir yerinden
başka bir yerine dokunması câiz değildir. Bu da zaruretten
dolayıdır. Zaruret ise, zaruret olan kadarıyla
sınırlıdır.

İbn-i Kudâme
-Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:

“Doktorun kadının,
bedeninden tedâvi edilmesine ihtiyaç duyulan avret veya başka yerine
bakması mübahtır. Çünkü orası tedâvi edilmeye ihtiyaç
duyulan yerdir.

Nitekim Osman b. Affan’dan -Allah
ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, kendisine
hırsızlık yapan bir çocuk getirilince o:

-Çocuğun (buluğ
çağına erdiğine delâlet eden) avret yerinde biten kıllarına
bakın, dedi.

Orada henüz herhangi bir
kılın bittiğini göremediler. Bunun üzerine Osman
çocuğun elini kesmekten vazgeçti.”[8]

İbn-i Âbidin
-Allah ona rahmet etsin- şöyle
demiştir:

“el-Cevhere’de
şöyle denilmiştir:

Kadının
hastalığı, bedeninde -fercinin dışında-
başka bir yerde ise, bu takdirde tedâvi sırasında oraya bakmak
câizdir. Çünkü orası, zaruret yeridir. Eğer hastalık
fercinde ise, bu takdirde nasıl tedâvi etmesi gerektiğini ona
öğretmek gerekir. Eğer öğretilemezse ve
kadının da ölmesinden endişe ediliyorsa veya fercine,
dayanamayacağı kadar sancı ve ağrı gelecekse,
kadının her yeri örtülür, sadece hastalığın
bulunduğu yer kalır, sonra orasını erkek tedâvi eder, bu
sırada erkek elinden geldiğince gözlerini yaranın
dışına bakmaktan sakındırır.”[9]

“Kadın da olsa, hastaya
hizmet eden, ona abdest ve taharet aldıran kimse de bu hükümdedir.”[10]

Muhammed b. Fuad şöyle
demiştir:

“Erkeğin, kadın
hastayı tedâvi etmesinin -daha önce zikredilen hususlara
bağlı kalmak kaydıyla- câiz olduğuna delâlet eden delil
şudur:

Rubeyyi’ binti Muavviz b.
Afrâ’dan rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:

كُنَّا نَغْزُو مَعَ رَسُولِ
اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَسْقِي الْقَوْمَ، وَنَخْدُمُهُمْ،
وَنَرُدُّ الْقَتْلَى وَالْـجَرْحَى إِلَى الْـمَدِينَةِ.
[ رواه البخاري ]

“Bizler,
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte savaşa (gazveye)
çıkardık,
savaşanlara su verir, onlara hizmet eder, öldürülen ve yaralananları
Medine’ye götürürdük.”[11]

Hâfız İbn-i Hacer -Allah ona rahmet etsin- şöyle
demiştir:

“Erkeğin kadını tedâvi
etmesinin hükmü, bu hadisten kıyas edilerek alınır. Buhârî’nin bu
hükmü kesin bir dille ifâde etmemesinin sebebi; bu olayın hicab âyetinin
inmesinden önce olması ya da kadının, savaş
sırasında bu işleri kocasına veya kendisine mahrem olan
kimseye yapmış olmasıdır. Kadının yabancı
erkekleri tedâvi etmesi meselesi hükmüne gelince, bu durum, zaruret anında
câizdir. Zaruret ise, bakmak, elle dokunmak ve bu gibi durumlarla
sınırlı kılınmıştır.”
[12]

Dördüncüsü:
Şâhitlik sırasında kadının yüzünü
açması câizdir.

Kadının,
şâhitlik ederken ve şâhitliği üstlenirken yüzünü açması
câizdir. Aynı şekilde hakların kaybolmasını
önlemek için (mahkemede) kadı’nın ona bakması câizdir.

Değerli âlim ed-Derdîr
şöyle demiştir:

“Burkalı (peçeli)
bir kadının, kadı’nın (hâkimin) kendisinin gözünü ve
vasfını görmesi için yüzünü açmadan (mahkemede) şâhitlik
yapması câiz değildir.”
[13]

İbn-i Kudâme
-Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:

“Şâhitliği gerçekleşebilmesi
için şâhidin, kendisine şâhitlik yapılan kadının
yüzüne bakıp gözleri, onun gözlerine gelmesi gerekir. İmam
Ahmed şöyle demiştir: Bir kadın, gözünden
tanınmadıkça ona şâhitlik edilmez.”
[14]

Beşincisi:
Mahkeme sırasında (Kadı’nın huzurunda) kadının yüzünü açması câizdir.

Bir
kadının, kendisinin lehine veya aleyhine hüküm veren
kadı’nın huzurunda yüzünü açması câizdir. Kadı’nın da
onu tanımak, hak-hukuku ihyâ etmek ve bunları kaybolmaktan korumak
için kadının yüzüne bakması câizdir.

Şâhitlikle
ilgili hükümlerle hüküm verme (muhakeme) hükümleri, hüküm bakımından
bir olması sebebiyle aynıdır, hiçbir
farklılığı yoktur.”[15]

Altıncısı:
İyiyi kötüden ayırt edebilecek yaşa gelmiş ve şehveti
olmayan küçük çocuğun yanında
kadının
yüzünü açması câizdir.

Bir kadının,
-iki rivâyetten birisine göre- mahremlerine gösterdiği
yerlerini, iyiyi kötüden ayırt edebilecek yaşa gelmiş,
fakat henüz şehvet isteği olmayan çocuğa göstermesi,
çocuğun da kadından görünen bütün bunları görmesi
câizdir.

Değerli âlim
Ebu’l-Ferac el-Makdisî -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:

“İyiyi
kötüden ayırt edebilecek yaşa gelmiş, fakat henüz
şehvet isteği olmayan çocuğun, -iki rivâyetten birisine
göre- kadının göbeğinden yukarısına ve
dizlerinden aşağısına bakması câizdir.

Çünkü
Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنكُمُ
الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْـحُلُمَ مِنكُمْ
ثَلَاثَ مَرَّاتٍ مِنْ قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِنَ
الظَّهِيرَةِ وَمِنْ بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاء ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَكُمْ لَيْسَ
عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ طَوَّافُونَ عَلَيْكُمْ
بَعْضُكُمْ عَلَى بَعْضٍ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللهُ
عَلِيمٌ حَكِيمٌ
[ سورة النور من الآية: 58]

“Ey îmân edenler! Ellerinizin altında bulunan
köleleriniz ile içinizden henüz bulûğa ermemiş
çocuklarınız, odanıza girmek için şu üç vakitte sizden izin
istesinler: Sabah namazından önce, öğle vakti istirahat
için elbiselerinizi çıkardığınız zaman ve bir de
yatsı namazından sonra. İşte bu üç vakit, mahremiyet
vakitlerinizdir. Ama bunların dışında izinsiz girmelerinde
sizin için de, onlar için de bir günah yoktur. Çünkü sizin birbirinizin
yanına girip-çıkmanız kaçınılmazdır. İşte
Allah size âyetlerini böylece açıklar. Allah, hakkıyla bilendir,
hikmet sahibidir.”[16]

Yine şöyle buyurmuştur:

وَإِذَا بَلَغَ الْأَطْفَالُ
مِنكُمُ الْـحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا اسْتَأْذَنَ الَّذِينَ مِنْ
قَبْلِهِمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللهُ لَكُمْ آيَاتِهِ وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

[ سورة النور من الآية: 59]

“Çocuklarınız
ergenlik çağına girdikleri (ve dînen sorumlu
oldukları) zaman, büyüklerin (yani sizin yanınıza girmek
için) izin istedikleri gibi onlar da izin istesinler. İşte Allah,
size (izin isteme âdâbını öğrettiği gibi)
âyetlerini de böyle açıklar.Allah, (kullarının menfaatine
olan şeyleri) hakkıyla bilendir, (hüküm koymada)
hikmet
sahibidir.”[17]

İşte
bu, buluğ çağına ermiş çocuk ile henüz buluğ
çağına ermemiş çocuğu birbirinden ayırt etmiştir.”

Abu Abdillah (İmam Ahmed) şöyle
demiştir:

“Ebu
Tayyibe çocuk iken Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in hanımlarına
hacamat yapmıştır.”

İki
rivâyetten birisi olan diğer rivâyette mezhebin görüşü
şöyledir:

“İyiyi kötüden ayırt edebilecek
yaşa gelmiş, fakat şehveti olan çocuk, bakma konusunda
-Allah Teâlâ’nın
şu emri gereği-, kadının mahremleri hükmündedir.

… أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ
لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاء…
[سورة النور من الآية:31]

“…veya henüz
kadınların kadınlık hallerinin farkında olmayan (henüz şehvet duymayan) çocuklardan (başkasına
gizli ziynetlerini göstermesinler).”[18]

Abu Abdillah’a (İmam Ahmed’e):

“Bir kadın, çocuğa karşı
başını (saçlarını) ne zaman örter? Diye sorulunca o
şöyle cevap vermiştir:

“On yaşına gelince başını
(saçlarını) örter. Çocuk şehvet duyacak yaşta
ise, bu takdirde o, kadının mahremleri hükmündedir. Çünkü
Allah Teâlâ şöyle
buyurmuştur:


وَإِذَا بَلَغَ الْأَطْفَالُ مِنكُمُ الْـحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا
اسْتَأْذَنَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللهُ لَكُمْ آيَاتِهِ
وَاللهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

[ سورة النور من الآية: 59]

“Çocuklarınız
ergenlik çağına girdikleri (ve dînen sorumlu
oldukları) zaman, büyüklerin (yani sizin yanınıza girmek
için) izin istedikleri gibi onlar da izin istesinler. İşte Allah,
size (izin isteme âdâbını öğrettiği gibi)
âyetlerini de böyle açıklar.Allah, (kullarının menfaatine
olan şeyleri) hakkıyla bilendir, (hüküm koymada)
hikmet
sahibidir.”[19]

Yine Abu Abdillah’tan (İmam Ahmed) nakledildiğine göre o
şöyle demiştir:

“(Çocuk
yaşına
gelince) o, şehvet konusunda yabancı erkek hükmündedir.

Yine de en iyisini
Allah Teâlâ bilir.


[1]

Buhârî, 7/19. Müslim, 4/143. Nesâî, 6/113 (Suyûtî
Şerhi). Beyhakî, 7/84


[2]

Ahmed, 2/286,299. Müslim, 4/142. Nesâî, 2/73.


[3]

Ebu Dâvud ve Hâkim rivâyet etmiştir. Hadisin senedi
hasendir.Hadisin, Muhammed b. Mesleme’nin rivâyet ettiği hadisten
şâhitleri vardır. İbn-i Hibban ve Hâkim ise hadisin sahih
olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca Ahmed ve İbn-i Mâce de
rivâyet etmişlerdir. Ebu Humeyd’in rivâyet ettiği hadisten Ahmed ve
Bezzâr da rivâyet etmiştir. Aynı şekilde Hâfız İbn-i
Hacer, bunu ‘Fethu’l-Bârî’, c: 9, s: 181’de zikretmiştir.


[4]

“Reddu’l-Muhtar ale’d-Dureri’l-Muhtar”,
c: 5, s: 237.


[5]

Tirmizî
rivâyet etmiş, Elbânî de “Sahîhu’l-Câmi’, hadis no: 2165’de hadis
sahihtir, demiştir.


[6]

“el-Muğnî”,
c: 7, s: 459. “eş-Şerhu’l-Kebîr alâ Metni’l-Mukni'”, c: 7,
s: 348 (el-Muğnî Şerhi ile). “el-Hidâye Maa Tekmileti
Fethi’l-Kadîr”, c: 10. s: 24.


[7]

“ed-Dusûkî’nin
eş-Şerhu’l-Kebîr Hâşiyesi”, c: 4, s: 194


[8]

“el-Muğnî”,
c: 7, s: 459. “Ğizâu’l-Elbâb”, c: 1, s: 97.


[9]

“Reddu’l-Muhtar”,
c: 5, s: 237. “el-Hidâyetu’l-Alâliyye”, s: 2459.


[10]

“Ğizâu’l-Elbâb”, c: 1, s: 97.


[11]

Buhârî, 6/80 ve 10/136.
Fethu’l-Bârî. Müslim de Enes’ten buna yakın rivâyet etmiştir.
(5/196).Ebu Dâvud, 7/205 (Avnu’l-Ma’bûd ile).Tirmizî, 5/301-302.

Tirmizî
şöyle demiştir: Hadis, hasen sahihtir.

İmam Buhârî bu hadis için bir bölüm
açmış ve şöyle demiştir: Kadın erkeği, erkek
de kadını tedâvî edebilir mi? Fethu’l-Bârî, c:10, s: 136.


[12]

“Fethu’l-Bârî”,
c: 10, s: 136.


[13]

Bkz:
ed-Derdîr, “eş-Şerhu’l-Kebîr”, c: 4, s: 194.


[14]

“el-Muğnî”,
c: 7, s: 459 ve “eş-Şerhu’l-Kebîr a’lâ Metni’l-Mukni'”, c:
7, s: 348 -el-Muğnî haşiyesiyle-. “el-Hidâye ma’a Tekmileti
Fethi’l-Kadîr”, c: 10, s: 26.


[15]

Bu
konuda “ed-Durru’l-Muhtar”, c: 5, s: 237.
“el-Hediyyetu’l-A’lâiyye”, s: 244.
“el-Hidâye ma’a
Tekmileti Fethi’l-Kadîr”, c: 10, s: 26.


[16]

Nur Sûresi: 58


[17]

Nur Sûresi: 59


[18]

Nur
Sûresi: 31


[19]

Nur Sûresi: 59

Kaynak

Şeyh Muhammed Salih El Muneccid

at email

e-posta hizmetine katılım

Yeni bilgiler ve güncellemelerden haberdar olmak için e-posta hizmetimize katılmanızdan dolayı memnuniyet duyarız

phone

İslam Soru & Cevap Uygulaması

İçeriğe daha hızlı erişim ve internet olmadan gezinme yeteneği

download iosdownload android