İndir
0 / 0
875219/10/2005

Ramazan hilâlini sadece kendisi görenin oruca başlaması gerekir mi?

Soru: 66176

Ramazan hilâlini sadece kendisi gören kimsenin oruca başlaması gerekir mi? Eğer oruca başlaması gerekiyorsa bunun bir delili var mı?

Allah'a hamdolsun ve peygamberine ve ailesine salat ve selam olsun.

Hamd,
yalnızca Allah Teâlâ’ya
mahsustur.

Ramazan
hilâlini veya Şevval hilâlini sadece kendisi gördükten sonra bunu
şeriat mahkemesi kadısına veya yaşadığı
belde halkına haber veren, fakat hilâli gördüğüne dâir kendinin
şâhitliği kabul edilmeyen kimse, sadece kendisi oruca başlayabilir
mi? Yoksa müslümanlarla birlikte mi oruca başlaması gerekir?

İlim
ehlinin bu konuda üç görüşü vardır:

Birinci
görüş: Bu kimse, sadece kendisinin hilâli görmesi sebebiyle iki
yerde bununla amel eder: Ramazan ayının başında sadece
kendisi oruca başlar ve sonunda da sadece kendisi bayram eder. Bu,
İmam Şâfiî’nin -Allah ona rahmet etsin- görüşüdür.

Ancak bu
kimsenin, insanlar oruçlu iken kendisini oruç yerken görüp onlara
aykırı hareket ettiğini ilan etmemek ve onların kendisi
hakkında kötü zanda bulunmalarına yol açmamak için bunu
açıktan değil de gizlice yapar.

İkinci
görüş: Bu kimse, Ramazan ayının başında oruca
sadece kendisi başlar. Fakat ayın sonunda hilâli sadece kendisinin
görmesine dayanarak bayram etmez, müslümanlarla birlikte bayram eder. Bu,
âlimlerin büyük çoğunluğunun görüşüdür. Ebu Hanîfe, Mâlik
ve Ahmed de -Allah
onlara rahmet etsin- bu âlimlerdendir.

Değerli
âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn
de -Allah
ona rahmet etsin- bu görüşü tercih etmiş ve şöyle
demiştir:

“Bu, ihtiyatlı olma bâbındandır. Bununla
hem oruca başlama, hem de bayram etme konusunda ihtiyatlı
davranmış oluruz. Oruç konusunda ona: Oruca başla, deriz. Ama
bayram konusunda ona: Bayram etme, aksine oruç tut, deriz.” (Muhammed b.
Salih el-Useymîn’in sözü burada bitmektedir. “eş-Şerhu’l-Mumti'”;
c: 6, s: 330.)

Üçüncü
görüş: Bu kimse, sadece kendisinin hilâli görmesi sebebiyle iki
yerde de bununla amel etmez.Müslümanlarla birlikte oruca başlar ve onlarla
birlikte bayram eder.

İmam Ahmed
-Allah ona rahmet etsin- ikinci bir rivâyette bu görüştedir.
Şeyhulislâm İbn-i Teymiyye de -Allah ona rahmet etsin- bu görüşü tercih
etmiştir.

Şeyhulislâm İbn-i Teymiyye-Allah ona rahmet etsin- buna birçok delil
göstermiş ve şöyle demiştir:

“…Üçüncüsü:
İnsanlarla birlikte oruç tutması ve insanlarla birlikte iftar
(bayram) etmesidir. Bu, görüşlerin en açık olanıdır.

Nitekim Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:

صَوْمُكُمْ يَوْمَ تَصُومُونَ، وَفِطْرُكُمْ يَوْمَ
تُفْطِرُونَ، وَأَضْحَاكُمْ يَوْمَ تُضْحُونَ.
[ رواه الترمذي وقال:
حسن غريب ]

“Orucunuz; birlikte oruç
tuttuğunuz
günde, bayramınız; birlikte bayram yaptığınız

günde
ve
kurbanınız; birlikte kurban kestiğiniz gündedir.”
(Tirmizî rivâyet etmiş ve şöyle
demiştir: “Bu, hasen garip hadistir.”)

Ebu Dâvud ve İbn-i
Mâce, bu hadisi: الْفِطْرُ ve
الأَضْحَى
lafızlarıyla ziretmiştir.

Tirmizî’nin, Abdullah b.
Cafer’den, o Osman b. Muhammed el-Makberî’den, o da Ebu Hureyre’den
-Allah ondan râzı olsun- rivâyet ettiğine göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

اَلصَّوْمُ يَوْمَ تَصُومُونَ، وَالْفِطْرُ يَوْمَ تُفْطِرُونَ،
وَاْلأَضْحَى يَوْمَ تُضْحُونَ.
[ رواه الترمذي وقال: هذا حديث حسن
غريب ]

“Oruç;
birlikte oruç tuttuğunuz
günde, bayram;
birlikte bayram yaptığınız günde
ve
kurban; birlikte kurban kestiğiniz gündedir.” (Tirmizî rivâyet etmiş ve şöyle
demiştir: “Bu, hasen garip hadistir.”)

Bazı ilim ehli, bu
hadisi şöyle tefsir etmişlerdir: Bunun anlamı: Oruca
başlama ve bayram etme, ancak cemaatle ve insanlarla birlikte olur.”
(Mecmû’ul-Fetâvâ; c:25, s: 114)

Yine, Şeyhulislâm
İbn-i Teymiyye-Allah
ona rahmet etsin- şunu delil göstermiştir:

“Bu
kimse, Zilhicce hilâlini tek başına görse, âlimlerden hiç
birisi:Arafat’ta tek başına vakfe yapar, diye bir şey
söylememiştir.”

Şeyhulislâm İbn-i Teymiyye-Allah ona rahmet etsin-, bu meselede
aslolanın şu olduğunu zikretmiştir:

“Allah Subhânehu ve Teâlâ bu hükmü, hilâle ve aya
bağlamıştır.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda
şöyle buyurmuştur:

يَسْأَلُونَكَ عَنِ
الأهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ…
[ سورة
البقرة من الآية: ١٨٩]

“(Ey Peygamber!
Ashâbın) Sana hilâlleri sorarlar.(Onlara) de ki: Onlar, insanlar
için özellikle hac için vakit ölçüleridir (insanlar, onlarla
ibâdetlerinin ve muamelelerinin vakitlerini bilirler).”( Bakara
Sûresi:189)

Hilâl
kelimesi; onunla ilân edilen ve sözle açığa vurulan
isimdir.Hilâl, gökte çıktığında insanlar onu bilmezler
ve ilan etmezlerse, bu takdirde hilâl olmaz.

Aynı
şekilde ay (Arapçada şehr) kelimesi de; şöhret ve namdan
alınmadır. Ay, insanlar arasında bilinip tanınmadıkça
yeni hicrî aya girilmiş olmaz.İnsanların pek çoğu, hilâl
gökte gözüktüğü zaman o gecenin, insanlara gözükmüş
olsa veya olmasa ve insanlar da onu ilan etmiş olsalar veya olmasalar, -ki
o, öyle değildir-, hicrî ayın ilk günü olduğunu
zannetmelerinden dolayı bu gibi meselede hata etmektedirler.Aksine hilâlin
insanlara gözükmesi ve insanların onu ilan etmeleri gerekir.

Bunun
içindir ki Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

صَوْمُكُمْ يَوْمَ تَصُومُونَ، وَفِطْرُكُمْ يَوْمَ
تُفْطِرُونَ، وَأَضْحَاكُمْ يَوْمَ تُضْحُونَ.

[ رواه الترمذي
وقال: حسن غريب ]

“Orucunuz; birlikte oruç tuttuğunuz

günde, bayramınız; birlikte bayram yaptığınız

günde
ve
kurbanınız; birlikte kurban kestiğiniz gündedir.”
(Tirmizî rivâyet etmiş ve şöyle
demiştir: “Bu, hasen garip hadistir.”)

Yani; “Oruca başlama, bayram etme ve kurban
kesme günü olarak bildiğiniz bu gündür. Eğer böyle bilmezseniz,
size herhangi bir şey gerekmez.”
(Mecmû’ul-Fetâvâ;
c: 25, s:202)

Değerli âlim
Abdulaziz b. Abdullah b. Baz -Allah ona rahmet etsin- bu görüşe göre
fetvâ vermiştir.
Mecmû’u Fetâvâ İbn-i Baz; c: 15,
s:72

Muhaddis
Elbânî:

اَلصَّوْمُ يَوْمَ تَصُومُونَ، وَالْفِطْرُ يَوْمَ تُفْطِرُونَ،
وَاْلأَضْحَى يَوْمَ تُضْحُونَ.
[ رواه الترمذي وقال: هذا حديث حسن
غريب ]

“Oruç; birlikte oruç
tuttuğunuz
günde, bayram; birlikte bayram
yaptığınız günde
ve kurban; birlikte
kurban kestiğiniz gündedir.”
(Tirmizî rivâyet
etmiş ve şöyle demiştir: “Bu, hasen garip
hadistir.”)

Hadisini, ‘Sahih-i Süneni
Tirmizî’de (hadis no: 561) sahih olduğunu belirtmiştir.

Bu meselede fakihlerin
mezheplerine bakınız: “el-Muğnî”; c: 3, s:47,49.
“el-Mecmû'”: c: 6, s: 290. “el-Mevsûatu’l-Fıkhiyye”;
c: 28, s: 18.

Allah Teâlâ en iyi bilendir.

Kaynak

İslam Soru-Cevap Sitesi

at email

e-posta hizmetine katılım

Yeni bilgiler ve güncellemelerden haberdar olmak için e-posta hizmetimize katılmanızdan dolayı memnuniyet duyarız

phone

İslam Soru & Cevap Uygulaması

İçeriğe daha hızlı erişim ve internet olmadan gezinme yeteneği

download iosdownload android