Ben şimdi Avrupa’da yaşıyorum ve üniversitedeki eğitimimi bitirir bitirmez ülkem Fas’a dönme niyetindeyim. Orada (ülkemde) babama âit bir evimiz var.Babam ise çok ağır kanser hastası olup sonunun yaklaştığını hissediyor. Bunun için bu evi sadaka-i câriye olarak tasadduk etmek istiyor.
Benim âilem, tasavvufçu idi.Bazı fertleri hâlâ tasavvufçudur.Babam, insanların evimizde tasavvuf tarikatı üzere zikir çekmelerine izin vermekle onlara iyilik yaptığını zannediyor ve benim de onun ölümünden sonra buna devam ettireceğime dâir benden söz almak istiyor.
Bu davranışların bid’at olduğu konusunda babamı nasıl iknâ edebilirim? Eğer babam iknâ olmazsa, insanların bizim evde zikir çekmeleri için babama verdiğim sözden dönmem câiz midir?
Vakıf bağışında bulunan kimsenin, haram şartını yerine getirmemiz gerekir mi?
Soru: 26184
Allah'a hamdolsun ve peygamberine ve ailesine salat ve selam olsun.
Hamd, yalnızca Allah’adır.
Şüphesiz sadaka-icâriye, sahibinin vefâtından sonra bâki kalacak olan ve ölümhayatında olmasına rağmen sevabı devâm eden salihamellerdendir.Bunun içindir ki İslâm şeriatı sadaka-i câriyeyiteşvik etmiştir.
Nitekim Ebu Hureyre’den -Allah ondan râzı olsun-rivâyet olunduğuna göre,Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
إِذاَ ماَتَ اْلإِنْساَنُانْقَطَعَ عَنْهُ عَمَلُهُ إِلاَّ مِنْ ثَلاَثَةٍ: إِلاَّ مِنْ صَدَقَةٍجاَرِيَةٍ، أَوْ عِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ، أَوْ وَلَدٍ صاَلِحٍ يَدْعوُ لَهُ. [رواه مسلم ]
“İnsanöldüğü zaman, amelinin sevabı kesilir. Ancak (hayrın devamlıolması ve faydasının kesilmemesi sebebiyle) şu üçşeyin sevabı kesilmez: Sadaka-i Câriye (müslümanlarınyararlanması için bir şeyi Allah rızâsı için vakfetmekgibi), faydalı ilim (insanlara Allah rızâsı için dînîilimleri öğretmek veya bunun için kitap yazmak gibi), kendisineduâ eden hayırlı evlât (insan vefat ettikten sonra arkasındakendisine rahmet ve mağfiretle duâ eden birisinibıraktığı zaman, o evlâdın duâsı, yabancıbir kimsenin duâsından daha çok kabûle şayandır).”[1]
Fakat üzülerek ifâde etmekgerekirse insan, vefâtından sonra kendisi için ecri devâm edecek olanşerî sadakayı seçmekte herkes muvaffak olamamaktadır.
Bunlardan birisi debazı insanların, içerisinde Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘insünneti üzere olmayan, hatta evliyânın gaybı bildiklerini, kâinatahâkim olduklarını ve nebilerin, bu evliyâya uyduklarınıiddiâ etmek gibi, İslâm şeriatıyla çatışan ve tevhîdeaykırı olan zikirlerin icrâ edildiği tekke ve zâviyeleriyaptırmakta olduklarını görmekteyiz.
Şeyhulislâm İbn-iTeymiyye -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
“Kısacası:Her kim, şer’î (dîne uygun) olmayan namaz, oruç, kıraat veya cihadgibi konularda bir şeyi vakfederse, o vakfın geçerliolmadığı konusunda âlimler arasında hiçbir görüşayrılığı yoktur.Hatta böyle vakfetmek isteyen kimse,bu amelden ve bu harcamadan yasaklanır.”[2]
İbn-i Kayyim -Allah onarahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
“Vakıf; ancakAllah’a yaklaştıran, Allah’a ve elçisine itaat olan amellerde geçerliolur. Kabir üzerinde kandil yakılan, yüceltilen,kendisine adak adanan, haccedilen, Allah’ın dışında ibâdetedilen ve put edinilen türbe ve kabrin üzerine yapılan vakıf geçerlideğildir. İslâm önderleri ve onların yolundan giden hiçkimse bu konuda aykırı bir görüş belirtmemiştir.”[3]
Babanızı iknâ etmeyoluna gelince, bu, babanızın durumuna, onun tasavvufa olaninancına (bağlı olduğuna), dînî ilim ve delillerkarşısında kendisine söylenenleri ne kadarkavrayacağına bağlıdır.
Soruyu soranbacımıza, babasıyla konuşurkenbütün bunları göz önünde bulundurmasını, mümkünolduğunca onunla yumuşak bir üslupla konuşmasını vebid’at olan bu vakfı ve onu vasiyet etme konusunda babasını iknâedebilecek sünnet bilgisi olan yakın akrabalarından birisiniaraştırıp bulmasını tavsiye ederiz. Eğer buvasiyeti ve bid’at vakfı terk etmesi konusunda bütün imkânları zorlamasınarağmenbabasını iknâ edemezse,bu takdirde babasının şartını (vasiyetini) kabulettiğini göstermesi câiz olur ama bu vasiyeti yerine getirmez. Aksinebabasının vefâtından sonra kendi evinde bu bid’atı icrâetmelerine engel olması gerekir. Zirâ kim, haram bir şartkoşarsa, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in şu emri gereği oşartı yerine getirmek câiz değildir:
مَا بَالُ رِجَالٍيَشْتَرِطُونَ شُرُوطًا لَيْسَتْ فِي كِتَابِ اللَّهِ، مَا كَانَ مِنْ شَرْطٍلَيْسَ فِي كِتَابِ اللَّهِ فَهُوَ بَاطِلٌ، وَإِنْ كَانَ مِائَةَ شَرْطٍ، قَضَاءُاللَّهِ أَحَقُّ، وَشَرْطُ اللَّهِ أَوْثَقُ. [رواه البخاري ومسلم]
“Bazı kimselere ne oluyor da Allah’ınkitabında olmayan şartları, şart koşuyorlar. KimAllah’ın kitabında olmayan bir şartı şart koşarsa,bu bâtıldır (geçersizdir). Böyle yüz şart ileri sürülsebile Allah’ın şartı en haklı ve en güvenilirolanıdır.”[4]
Allah Teâlâ en iyibilendir.
Kaynak:
İslam Soru-Cevap Sitesi