Zina, din sövmek vb. günahlarla Allah’ın sınırını aşan ve üzerinde had uygulanmayan kişilerin ameli kabul edilir mi? İbadetlerin, salih amellerin, dua, ve namazın kabul edilmesinin şartı haddin uygulanmasına mı bağlıdır? Yoksa her şeye rağmen yapılan ibadetler kabul edilir mi?
Her kim zina veya hırsızlık yaparsa veya içki içerse; onun üzerine had (ceza) uygulanmadığı müddetçe tövbesi ve salih amelleri kabul edilmez mi?
Soru: 300832
Allah'a hamdolsun ve peygamberine ve ailesine salat ve selam olsun.
Birincisi: Her kim zina, hırsızlık, içki içmek (Allah korusun) dinden çıkmak gibi büyük günahlarla mubtela olursa; vacip olan yaptığı günahı bırakıp pişman olmakla birlikte Allah’a tövbe etmesidir. Ayrıca günaha tekrar dönmeme ve varsa hakları hak sahiplerine iade etmektir.
Her kim tövbe ederse günahı ve suçu ne olursa olsun Allah onun tövbesini kabul eder. Günahları affetmek Allah’a zor gelmez. Yüce Allah şöyle buyurdu: “Ve onlar, Allah ile beraber başka bir ilah'a tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa 'ağır bir ceza ile' karşılaşır. Kıyamette, o büyük duruşma gününde onun cezası katmerli olur ve azapta, zillet içinde ebedî kalır. Ancak tövbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Furkan/68-70)
Yüce Allah; şirki, cana kıymayı ve zinayı zikrettikten sonra her kim tövbe eder, iman edip salih amel işlerse Allah onun tövbesini kabul eder ve günahlarını sevaplara dönüştürür.
Yüce Allah şöyle dedi: “Gerçekten Ben, tövbe eden, inanan, salih amellerde bulunup da sonra doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım.” Taha/82
İkincisi: Söz konusu günahları işleyen kişi tövbe ettikten sonra hadlerin (cezaların) uygulanmasını talep etmesi gerekmez. Hatta bu konuda en iyisi bunu gizlemesi ve kendi ile rabbi arasında tövbe etmesiyle birlikte salih amelleri bolca yapmasıdır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Yüce Allah’ın yasakladığı şu kötü şeylerden sakının, her kim bu kötülüklerden bir şeyi yaparsa Allah’ın örtüsüyle gizlesin” silsile sahihe/ Beyhaki 663
Ubade bin Samit Radiyallahu anhu’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi: Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in yanında olduğumuz bir günde şöyle dedi: “Allah’a ortak koşmayacağınıza, zina yapmayacağınıza ve israf etmeyeceğinize dair bana bey’at eder misiniz?” Nisa suresinde ki ayeti okudu ve şöyle dedi: “ Her kim vefa gösterirse karşılığı Allah’tandır. Her kim bir günah işler ve cezalandırılırsa ceza onun günahına kefaret olur, her kim bir günah işler ve Allah onu örterse duruma Allah’a kalmıştır; ister onu azaplandırır, ister onu affeder” (Buhari 4894)
Ebu Hureyre Radiyallahu anhu’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle dedi: “Allah dünyada bir kulun günahını örtüyorsa Ahirette de örter” (Muslim 2590)
İmam Ahmed (21891) Naim bin Hezal’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi: “Hezal, Maiz bin Malik’i ücretli olarak çalıştırıyordu. Kendisin Fatime adına bir cariyesi vardı ve koyunları otlardı. Maiz onunla zina yapar ve bunun Hezal’a bildirir. Hezal, O’na şöyle der: Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem git ve haber ver belki senin hakkında ayet iner. Maiz Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’ durumu anlatınca recmedilmesini emretti. Taşlanmaya başladığında kaçmaya başladı. Bir adam onu bir deve kemiğiyle vurdu ve yere serdi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem: olayı öğrendikten sonra : “Ey Hezal sen onu elbisenle örtseydin senin için daha hayırlı olurdu.”
Başka bir rivayette Maiz Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’e gelir ve beni temizle der (yani haddin/cezanın uygulanmasını ister) Rasulullah: “Yazıklar olsun git tövbe ve istiğfar et” der. (Muslim 1695)
Nevevi Rahimehullah şöyle dedi: Müslümanların icmasıyla büyük günahların günahı tövbeyle düşer.
Hafiz bin Hacer: Maiz’in kıssasında şu dersler alınır: “Böyle durumda olan kişi Allah’a tövbe edip kendini gizler ve hiç kimseye söz etmez…” Şafii Radiyallahu anhu bu görüşe katılmış ve şöyle demiştir: “Allah, günah işleyeni örtmüşse kendini gizlemesi ve kimseye söz etmemesi gerekir.” Fethulbari-12/124
Matalip el Nuha 6/168’de şöyle geçmektedir: Haddi (cezayı) gerektiren bir suç işleyen kişinin kendini gizlemesi mustehaptır. Hakimin önünde bunu açığa vurması vacip olmadığı gibi sünnet de değildir. Zira hadiste şöyle geçmektedir: “yüce Allah gizleyicidir, kulları arasında gizleneni sever”
Daimi Fetva Kurulu şöyle demiştir: “hadler şer’i bir hakim’e ulaştığında ve yeterli kanıtlarla tespit edildiğinde hadlerin uygulanması vacip olur. İcma olarak bu durumda tövbeyle hadler düşmez bilakis uygulanır. Zina yapan Ğamidi, tövbe ettikten sonra Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem gelmiş ve haddin uygulanmasını talep etmiştir. Rasulullah, O’nun hakkında şöyle demiştir: “Öyle bir tövbe etti ki şayet tövbesi tüm Medine halkına dağıtılsa onlara yeter” bununla birlikte onun üzerine had uygulanmıştır. Yetkili hakim dışında kimse haddi uygulamaz.
Fakat ceza durumu hakime ulaşmazsa bu durumda müslüman Allah’ın örtüsüyle gizlenir ve samimi bir tövbe ile Allah’a tövbe eder umulur ki Allah ondan kabul eder. (Daimi Fetva Kurulu 15/22)
Üçüncüsü: Açıkça anlaşıldı ki insanın kendini örtüp gizlemesi haddin uygulanmasından daha evladır. Böylece biliniyor ki haddin uygulanması tövbenin bir şartı değildir. Had olmadan da tövbe geçerlidir. Salih amellerin ise kabul edilmesi daha evladır. Zira salih amel ile haddin uygulanması arasında bir ilişki yoktur.
Sonuç olarak: her kim zina ederse Allah’ın örtüsüyle gizlensin ve kendi ile rabbi arasında tövbe etsin ve kimseye yaptığı günahı anlatmasın. Şayet bir kimse günahın işlendiğini görürse bunu gizlemesi mustehaptır. Günahkar, tövbe ederse Allah onun tövbesini kabul eder, haddin uygulanmaması, tövbenin kabulü ve salih amelin üzerinde olumsuz bir etkisi yoktur.
En iyisini Allah bilir.
Kaynak:
İslam Soru-Cevap Sitesi